
KARADENİZ’İN GÖREN GÖZÜ
Güzel günler dilerim Sevgili Meyus Okur
Bazen bir kara parçası koca bir milletin kaderini anlatabilecek kadar çok şey yaşayabilir. Tıpkı Kırım gibi…
Bugünlerde dahi hala daha acı çekmeye devam eden bölgenin kaderi Aksak Timur eliyle değişmiştir. Cengiz Han torunu Batu’nun kurduğu Altın Orda devleti bugünkü Moğolistan ve Kazakistan’dan, Kafkasya’dan Tuna Nehrinin ağzına kadar batıya kadar uzanan Karadeniz kıyıları da dahil olmak üzere Moldova’nın berisine kadar olan Kuzey Kafkasya’ya; Trans Kafkasya’nın kendisi, Orta Asya’daki Harezm; Ural Dağları; İdil Nehrinin aşağı bölgeleri ve İdil-Kama’nın birleştiği yerleri kapsamaktaydı. Uçsuz bucaksız toprakları olan Altın Orda, 14. yüzyılda yükselen Türk- İslam kültürüne ev sahipliği yaptı.
Ancak aynı yüzyılda sebebi belli olmayan bir hadise neticesinde Altın Orda’ya bir anarşi hakim olmuş yükseliş devri bitmiş, fetret devri başlamıştır. 1395’te Timur’un seferleri neticesinde Altın Orda dağılmış ve bu geniş coğrafyada Kazan, Astarhan, Kırım gibi hanlıklar ortaya çıkmıştır. Timur’un bu seferleri Rus ilerlemesinin önünü açmış, Ruslar tek arpa boyu yol alamadıkları buz gibi coğrafyalarından Altın Orda’nın gücünü yitirmesiyle beraber ilerlemeye başlamışlardır.
Benim anlatmak istediğim Kırım Hanlığı ise 1440 tarihinde Hacı Giray Han tarafından Kırım’da kurulmuştur. Dağılan Altın Orda topraklarında kurulan en büyük ve en önemli hanlıktır. Dağılmış Altın Orda’ya karşı Moskova Knezliğiyle iş birliği yapmıştır.
1475 yılında Osmanlı himayesine girmiştir. 1502 yılında Altın Orda’nın tamamen dağılmasıyla beraber varis olmuştur. Bundan sonra Rusya ile Kırım arasında daimi bir mücadele başlamıştır. Bu mücadele Rusya’nın gittikçe güçlenmesiyle Kırım Hanlığının aleyhine dönmüştür.
1736’dan itibaren Rusya, Kırım’ı yavaş yavaş ele geçirmeye başlamıştır. Bahçesaray yakılıp yok edilmiş, 1739’da Azak Kalesini ele geçirmişler, 1774 Küçük Kaynarca Anlaşması ile Kırım, Osmanlı himayesinden ayrılmış, himayesiz kalan Kırım deyim yerindeyse Moskova’nın kucağına düşmüştür.
1778 yılında Kırım halkı kitleler halinde Türkiye’ye göç etmeye başlamış, Ruslar da boşalan yerlere yüz bine yakın Rus’u yerleştirmiştir. 1783 yılında Rus komutanı Potemkin kadın- çocuk demeden 30 bin Kırımlıyı katlettirmiş ve Kırım, Rusya’nın bir vilayeti haline gelmiştir.
1944 yılında Rusya, Kırım Türkleri’nin tamamını sürmüştür. Sonrasında Ukrayna’ya bağlı Özerk bir Cumhuriyet haline dönüştürülen Kırım 2014 yılında Rusya tarafından ilhak edilmiş ve yedi yıldır burada bulunan Ukraynalıların ve Kırım Tatar Türklerinin kimlikleri asimile edilmeye çalışılmaktadır. Bunun bir işgal olduğunu söyleyen etnik halkı ise terör suçu ile tutuklamaya devam etmektedirler.
Kırım benim gönlümün yarasıdır Sevgili Meyus Okur. Kırım’da kaybedilen sadece bir toprak parçası değil, Türk milletinin şerefidir de! Bu ülkeye veya bu devlete dair tek bir hayali veya amacı olmayan gençlerimize ibret niyetine okutulması gereken bir derstir Kırım!
Tarihimizin unutulan veya unutulmak istenen sayısız sahifelerinden biridir. Bir Karadenizli olarak ne zaman memleketimin sularından kuzeye doğru baksam içim sızlar. Ne kaybettiğimizi anarım.
Bizimle kalın, hoşça kalın…