Hikaye, I-İ, indigo kitap, N, Nikolay GOGOL

Nikolay Gogol: Bir Delinin Hatıra Defteri, Palto, Burun

Hepimiz Gogol’ün ‘Palto’sundan çıktık

Güzel günler dilerim Sevgili Meyus Okur

Nikolay Gogol, keskin mizah anlayışı olan biri olmalı çünkü birbirinden güzel üç hikâyeyi okurken de çok eğlendim. Onunla tanışmayı isterdim ama aramızda çağlar, yıkılan imparatorluklar, dünya savaşları, ekonomik krizler falan filan var. Kitabımıza dönecek olursak;

‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ başlangıç için damağımda çok hoş bir tat bırakan deneyimdi. Özellikle başkarakterimizin kendini İspanya Kralı ilan etmesiyle devam eden süreç hem çok komik hem de biraz ürkütücüydü. Çünkü her birimizde her an kafayı yiyebilecek bir potansiyel var ve hadi kabul edelim Çarlık Rusya’sında yaşıyorsanız hayat biraz daha zor oluyor…

Aslına bakarsanız benim de bir itirafta bulunmamın vakti geldi; itiraf ediyorum ki Merkür’de bir koloni kurdum ve kendimi de Merkür’ün ilk resmi hafiyesi ilan ettim. Beni de her an almaya gelebilirler, yine benden duyduğunuzu söylemeyin ama güneş de yakında aydınlatma vergisi talep edecekmiş ve…

“işin aslı, beyin Hazar Denizi’nden buraya rüzgârın esintisiyle geliyor.”

….

Neyse ‘Burun’dan devam edelim.

“Parmağını araya soktu ve bir de ne görsün! Bir burun!”

Bir berberin kendini tutamayıp yüksek rütbeli bir askerin burnunu çalmasıyla başlayan macera; hadsiz burnun yüksek rütbeli askerden kaçıp sokaklarda iyi giyimli bir memurmuş gibi dolaşmaya başlamasıyla devam ediyor. Üstelik yüksek rütbeli askerimiz kayıp burnunun bulunması için kapı kapı Rusya’nın resmi devlet dairelerini dolaşırken epeyce bir şey öğreniyorsunuz. Neyse ki kayıp burun sonradan olması gerektiği yere geri dönüyor da mesele burada kapanıyor.

‘Palto’ ise oldukça hüzünlü bir hikâye zira hayatta ne yaptın diye sorsan bir cevap dahi veremeyecek – buna benim gibiler de dâhil Sevgili Meyus Okur- bir adamın son günlerini; binbir emek ve fedakârlıktan sonra diktirip birkaç gün bile giyemediği bir paltoyu çaldırıp peşinden koşarak geçiren zavallı bir adamın hikâyesini anlatıyor. Elbette işin arka planında söylenmek istenen çok şey var. Örnek vermek gerekirse- yok yok! Onu da siz bulun ama gerçekten Akakiy senin için çok üzüldüm dostum. Niye kimse kayıp paltonla ilgilenmedi ki!

“Beni rahat bırakın, neden kalbimi kırıyorsunuz?”

Toparlamak gerekirse her üç hikâye de yerinde ve etkileyiciydi. Ben kitabı beğendim size de tavsiye ederim.

Bizimle kalın, hoşça kalın…

Yorum bırakın