E, Epsilon Yayınevi, I-İ, roman, İpek Ongun

Bir Genç Kızın Gizli Defteri Serisi: İpek Ongun

Ezbere hayır!!!

Güzel günler dilerim Sevgili Meyus Okur

Sizlere uzun soluklu, çokça macera ve insan ilişkileri üzerine yaşanmışlıklar barındıran bir seri ile geldim ancak şunu belirtmeliyim ki; serinin son iki-üç kitabını okumadım. En son 10. kitabı okudum. İlk kitabın yayın tarihi 1990. Son iki kitabı yayın tarihi 2016. Yani siz anlayın ne kadar uzun soluklu olduğunu. Seri sıralaması ise şu şekilde;

1. BİR GENÇ KIZIN GİZLİ DEFTERİ
2. ARKADAŞLAR ARASINDA
3. KENDİ AYAKLARI ÜSTÜNDE
4. ADIM ADIM HAYATA
5. İŞTE HAYAT
6. ŞİMDİ DÜĞÜN ZAMANI
7. HAYAT DEVAM EDİYOR
8. GÜNLER AKIP GİDERKEN
9. YA SEN OLMASAYDIN
10. TAŞLAR YERİNE OTURURKEN
11. YILLAR SONRA
12. NERDE KALMIŞTIK

Gelelim hikayemizin başlangıcına… Serra kızımız Ankara’da anne babasıyla yaşayan 15 yaşında bir genç kız. Ergen diyelim ya da, ilk kitapta kilosuna, sivilcelerine ve gözlüklerine takmış klasik bir ergen tiplemesi var. Annesi ile babası arasında bir problem olduğunun farkında ancak ne olduğunu çözemiyor. Boşanacakları ise aklından bile geçmiyor. Zaten kısa bir süre sonra okul tatile giriyor ve Serra tatile teyzesinin yanına Çeşme’ye gidiyor. Çünkü annesi onu boşanma sürecinden korumaya çalışıyor. Kendisi ile yaşıt kuzeni Sırma da serinin en renkli ve en başa bela açan karakterlerinden biridir. Serra bu yaz tatilinde ilk aşkı Cüneyt’le tanışıyor, yeni arkadaşlıklar kuruyor, kuzeni Sırma’nın başını beladan kurtarıyor, kendine bakıyor, gözlüklerden, kilolarından kurtuluyor ve güzel bir genç kıza dönüşüp İstanbul’a geri dönüyor.

Arkadaşlar Arasında kitabında ise, annesi ile babasının boşanmasının ardından Serra annesi ile birlikte İstanbul’a taşınıyor. Tabi kızımız ağır travmalar atlatıyor. Annesine çok öfkeli ve okuldan ve biricik dostu Ayşegül’den ayrılacağı için üzgün. Binbir korku içinde İstanbul’a gidiyor. Burada ömür boyu dostluk kuracağı lise arkadaşları; Melis, Esin, Dilek, Sıla ve Toprak’la tanışıyor. Her şey beklediğinden daha iyi gidiyor ve seriye yetişkinliklerinde başlarına türlü çeşit iş gelen karakterlerimiz de bu şekilde ekleniyor.

Gelelim üçüncü kitaba. Kendi Ayakları Üstünde durmayı başaran Serra bu kitapta sevgilisi Cüneyt tarafından aldatılıyor ve babasının başka bir kadınla evleneceğini öğrenip kendini hiç beklemediği bir şekilde ABD sınırları içinde buluyor. Lise arkadaşı Dilek ise zor zamanlarında hep yanında…

Dördüncü kitapta Adım Adım Hayata atılan Serra artık üniversiteli bir kız. Bilkent’i kazanıyor. Dilek ise ODTÜ’yü tutturunca ikili birlikte ev tutuyor ve serinin Ankara macerası bölümü başlıyor. Turizm okuyan Serra; hayatının aşkı Oktay’la burada tanışıyor. Oktay yakışıklı, Oktay karizma, Oktay taş ve Betül kesinlikle ona hala aşık. Üstelik Oktay’ın en yakın arkadaşı Ege’de Serra’ya karşı ilgisiz değil gibi. Bir de İzmir’de bıraktığı eski aşkı Cüneyt bin pişman. Affedilmek istiyor. Tüm kargaşanın içinde Oktay galip geliyor ve ikili sevgili oluyorlar.

Beşinci kitap mezuniyet yılı gelen gençlerin İşte Hayat dediği cinsten hem gergin bir bekleyiş hem de umutlu bir heyecan var. Serra hayattan ne istediğini bilen bir kız. Garantici! Oktay ile güzel giden ilişkilerinin üzerinde Betül’ün gölgesi her daim olsa da kitabın sonunda Betül yüzünden ayrılan çiftimiz mezuniyet balosuna ayrı gitmek zorundadırlar. Tam o sırada Serra’nın babaannesinin görücü usulüyle zorla tanıştırdığı avukat Özgür serimize dahil olur. İyi ki de olur. Zira ben Oktay’dan çok Özgür’cüyüm arkadaşlar. Serra babaanne zoruyla tanıştığı Özgür’den pek bir hoşlanır. Ancak gel gör ki gönül bu! Hala Oktay’dadır. Zaten kitabın sonunda Özgür aradan çekilir (centilmen çocuk çünkü) ve Oktay nihayet kızımıza evlenme teklifi eder. Serra da kabul eder.

Şimdi Düğün Zamanı’dır artık. Tüm arkadaşları tek tek evlenmeye başlamıştır. Daimi dostlarından Melis sosyetik güzelimiz yani yakışıklı ve şımarık Kaan’la, Esin kendinden yaşça büyük dul ve çocuklu Selçuk’la, serinin hüzünlü hayat hikayesi içimizi yakan kızı Sıla diğer bir lise arkadaşı olan Serhat’la Dilek ise annesinin tüm aksiliklerine rağmen hayatının aşkı Ulaş’la evlenmeyi başarmıştır. Toprak ise grubun marjinalidir. Evliliğe inanmaz ve hayatını bir avukat olarak Doğu’da işlenen kadın cinayetlerini önlemeye adar.

Ancak Oktay Beyimizde hala tık yoktur. İttir kaktır bir nikah tarihi alınır ama Oktay o kadar sorumsuzca davranır ki Serra en sonunda ikisinin taban tabana zıt iki karakter olduğunu anlar ve Oktay’dan ayrılır. Evlilik gerçekleşmez. Tüm bu süreçte Serra’nın tüm dostları yanındadır. Ancak bu zor zamanlar yaşanırken dedesinin kanser olduğunu ve iki senelik ömrü olduğunu öğrenir. Bu arada serinin renkli karakteri Sırma’da dedeleri hastanede yatarken koca bulmuştur. Serra da doktor enişteyi onaylayınca Sırma’da hiç hesapta yokken Serra’dan önce evlenir ve kocasıyla birlikte Dubai’ye yerleşir.

Serra ayrılık sonrası kendine gelmeye çalışırken uzaklardan bir dost çıkıp geliverir arkadaşlar. Kim? Evet doğru tahmin. Avukat Özgür! Ayrılığı duymuştur ve ilk gördüğü andan itibaren aşık olduğu kızı bu sefer kimseye kaptırmaya niyeti yoktur. Akıllıca davranır Özgür. Yavaş yavaş Serra’ya yaklaşır ve varlığına alıştırdığı anda ortadan kaybolur ki Serra, kendisinin yokluğunda Özgür’ü sevdiğini anlasın. Planladığı gibi olur nitekim. Serra’da Özgür’e aşık olmuştur. Bunu anlayınca Özgür’ün evlilik teklifini kabul eder ve evlenirler.

Aslında burası serinin sonu olmalıydı. Ancak İpek Ongun gelen ısrarlı, devamını yaz isteklerine dayanamadığı için kalemi tekrardan eline almış ve başlamış evlilik hayatını yazmaya. Serra artık evli barklı kadın. Kocası desen yakışıklı ve bir asistan kız var ki bacak boyu Serra’nın boyunun toplamı kadar. Kıskançlık çok etkili bir silahtır sevgili okur.

Serinin devamında Serra ve arkadaşlarının çalkantılı evlilik hayatlarını okumaya devam ediyoruz. Hepsi zamanla çoluk çocuğa karışıyor. Melis boşanıyor, Esin sanılanın aksine mutlu mesut devam ediyor, Dilek ilk çocuğunu kaybetse de Ulaş ile olan aşkları sayesinde bu acı olayın üstesinden geliyor, Sıla ise aldatılıyor sevgili okur. En sevdiğim karakterlerdendir Sıla. Zeki olmasına rağmen annesinin hastalığı sebebiyle iki yıl üst üste sınavları kaçırıyor annesi ölünce silkinip ayağa kalkıyor ve tıp fakültesini kazanıp başarılı bir doktor oluyor. Kocası Serhat ise onu aldatıyor. Sıla’da onu boşayıp ABD’ye gidiyor ve orada elçilik davetinde tanıştığı bir diplomatla evlenip asıl mutluluğu nihayet yakalıyor.

Böyle böyle Hayat Akıp Giderken, Taşlar ağır ağır yerine oturuyor ve Serra’nın kızı Selin annesinden sancağı devralıyor ve başlıyor günlük tutmaya… Eh Hayat işte! hep bir kısır döngü var içinde.

Ya sevgili okur… çocukluğum ve ergenliğim bu seri ile geçti benim. Kitap okumayı sevdiren kadındır İpek Ongun benim için. Her ne kadar Serra’nın yaşamı, fikirleri ve inançları benimkilerle zıt olsa da aynı topraktan çıkan her hikaye gibi burada da biraz tanıdıklık var. Zaten bu tarz hikayeler insana hem ütopya okuyormuş gibi hissettirir hem de gerçekliğin o ince kıyısında tutar sizi…

Serra’nın Kiraz Ağacı gibi ben de her mevsimi gördüm. Dallarım çiçek açtı, yaprağa durdu, kışın soğuğunu da yedim, dayağını da… yıllar geçip gitti. Bu seri de benim için çocukluğumdan kalan en güzel hatıralardan biri oldu. Şimdinin saçma sapan kitaplarına inat bu serinin içinde hayatı yaşamaya ve yaşatmaya dair güzel nasihatler ve örnekler de var. Yaşamayı anlamsız kılan bütün olumsuzluklara inat sahip olduğumuz bütün güzelliklere sımsıkı tutunabilmek dileğiyle…Ömrünüz güzel olsun.

Bizimle kalın, hoşça kalın…


Yorum bırakın