EVE DALLAS (IN DEATH) SERİSİ

Merhabalar sevgili Meyus okuru,

Üretkenliğiyle bilinen ve ülkemizde aşk romanlarıyla öne çıkan yazar Nora Roberts, yine aşk romanı olmasına rağmen polisiye kısmının da ağırlıklı olduğu yurt dışındaki adıyla ‘In Death’ ülkemizde ise ‘Bir Eve Dallas Polisiyesi’ serisini size kısaca olabildiğince spoiler olmadan tanıtmak isterim.

Yazarımız seriyi, J.D. Robb takma adıyla çıkarmaya başladığı için hala o şekilde çıkarmaya devam etmektedir ancak ülkemizde böyle bir farklılık göstermeden Nora Roberts adı altında  yayınlamaktadır.

İlk kitaptan bilinçli olarak başladım demek çok isterdim ama arkadaşımın aldığı ‘Baştan Çıkaran Ölüm’le serinin ortasına bodoslama daldım. Başta bu karakterler arasındaki samimiyet nereden der gibi olsam da okurken aldığım zevki çok fazla etkilemedi bu durum çünkü serinin belli bir bütünlüğü olsa da her kitap kendi içinde bir bağımsızlığa sahip durumda hatta bana polisiye dizi izler gibi her kitap yeni bölüm tadında geliyordu. Bu bağımsızlığa rağmen ilerleyen zamanda önceki kitaplara elbette bolca atıfta bulunmaya başlamaktadır.

“Onları kent öldürmüştü; ama hiç kimse bunu cinayet olarak betimlemiyordu. ”

Seri için başyapıt eşi benzeri yok demek isterdim ama değil. Yinede benim favori polisiye-aşk serim. Madem ayırt ediciliği çok olmayan bir seri neyi hoşuna gitti diye sorduğunuzu duyar gibiyim sevgili okur.

2050’li yılların sonlarında geçmekte olan seri, 1995 yılında yazıldığı için farklı bir gelecek inşa etmiş, kurguladığı sistemde gözüme çok batan, rahatsız eden ya da vay be mükemmelmiş dedirten bir durum yoktu. Beni seriye bağlayan polisiye yönü, geleceğe bakış açısı, farklı ilişki türlerini ele alması değildi.  Ana karakter Eve Dallas’ın kişiliğini yansıtılış şekliydi.

Eve, işine aşırı bağlı kadın polis, kendisi doğal olarak cinayet masasında teğmendir. İlk kitapta onu hayata bağlan tek şeyin işi olduğunu açıkça görüyoruz. Sadece bir tane yakın arkadaşı var ve bundan sonrası koca bir boşluk.

İlerleye zamanda yavaşça diğer karakterlerde işin içince girer sevgili okur. Ancak yazar hepsini bir anda kucağımıza bırakmıyor. Karakterlerinin de belli bir kişilikleri var ve hikayeye doğal bir işleyişle dahil oluyorlar ve kendilerini okuyucuya benimsetmeyi başarıyor bu da kitapta hoşuma giden yönlerden biri. 

Stephen King’ in dediği gibi “çivi gibi sert, ateş kadar yakıcı”  geçmişinin gölgelerinin çiviyi kırma noktasına getirdiği, ateşin seyreldiği zamanları daha ilk kitabın başından göstermeye başlıyor Roberts.

“Kusursuz cinayet diye bir şey yoktur. Mutlaka bir yerde hata yapılır, cinayetin kendisi de bu hataların başında gelir.”

Dallas’ın en sevdiğim özelliklerinden biri, en savunmasız anları, geçmişi onu psikolojik olarak ezip geçiyor, o ise bir destekçisi olsun ya da olmasın yılmayıp silkelenip üzerindeki ölü toprağını atıyor ve tekrar doğrulmayı başarıyor.

İşinde, uğraştığı seri katiller ve iş arkadaşları ile iletişimini, evinde ise ultra zengin kocası -ki kendisi bir zamanlar cinayet dosyasında baş şüpheliydi ve kazık yutmuş kahyasıyla ilişkisini anlatıyor.

Dallasın en sevdiğim şeylerinden bir diğeri de kocası ama o konuya hiç girmeyeceğim(böyle adamlar yüzünden etrafımızdaki erkekleri beğenmez olduk zaten). O muhteşem varlıkla ilgili söyleyebileceğim tek şey Dallas’ı ben kavramından biz kavramına harika bir şekilde götürmesidir.

Sabahları suçlu kovalayıp akşamları kocasının düzenlediği lüks davetlerde huzurla kokteylini yudumlayıp güncel dedikodulara hakim bir kadın profili oluşmaya başladıysa gözünüzde hemen unutun böyle bir senaryoyu. Biraz öncede söylediğim gibi Eve Dallas neredeyse rozetiyle doğmuş biri yani işe gitmiyor işiyle yaşıyor. Bizde onunla beraber alternatif bir geleceğin New York’unda yaşıyoruz.

Serinin genel hatlarını en az spoiler ile bu şekilde özetleyebilirim sevgili okur, ülkemizde 18 kitabı çıktı(Epsilon’dan çıkmakta) Amerika’da  ise ek kitapları dahil 63 kitabı çıktı.Benim gibi ingilizcesi zayıf olanlar maalesef Epsilon’un keyfini bekleyip 63 kitap boyunca ne yazdın  Nora demek zorunda kalırken çok sevgili yayınevimiz olan Epsilon ne yaptı sevgili okur.

17. kitaptan sonra birden 35.kitaba geçti. Arada 18 kitaplık koca bir boşluk bırakırken hiçbir şeyden haberi olmayan okuyucuların başta kafası oldukça karıştı. Başta da söylediğim gibi kitaplar kendi içinde bağımsız olsalar da geçmiş zamana atıflar oluyor.

Üstelik geçmişe dair en fazla konuşulan kitabı çıkarmaları ise apayrı bir konu sevgili okur. Bu konu hala sinirimi bozsa da karakterlerin geçmişine dair fazlasıyla şey bildiğimizden dolayı olay akışını o kadar da etkilemiyor.

Sonrasında daha da saçma bir şey yapıp 18. kitabı yayınlayıp, işi sinir bozucu bir boyuta getirmelerine ise ne denir hiç bilmiyorum. ‘Yani madem sıradan devam edecektiniz neden 35. kitabı bastınız?’ tarzında çok mantıklı sorular beliriyor insanın zihninde sevgili okur.

Serideki her kitabın artıları ve eksileri üzerine saatlerce tartışabilirim ama adı üstünde bu bir seri açıkçası her seferinde dönüp dolaşıp aynı yorumu yapıp iç baymakta istemiyorum.

Serinin kitaplarının ‘olması gereken sıralamasını’ aşağıya bırakıyorum. Seri ile ilgili düşüncelerinizi yorum kısmında bizimle paylaşmayı unutmayın. Kendinize iyi bakın…

XOXO

---

1) Çıplak Ölüm
2) Görkemli Ölüm
3) Ölümsüz Ölüm
4) Mutlu Ölüm
5) Büyülü Ölüm
6) Kindar Ölüm
7) Noel’de Ölüm
8) Ölüm Tuzağı
9) Ölümüne Sadakat
10) Ölüm Tanığı
11) Ölüm Yargısı
12) Hain Ölüm
13) Baştan Çıkaran Ölüm
14) Geçmişten Gelen Ölüm
15) Masum Ölüm
16) Portredeki Ölüm
17) Taklit Ölüm
18) Çifte Ölüm
19)Kör Ölüm
20)Gölge Ölüm
21)Kopya Ölüm
22)Ölüm Sanrısı (Normalde 35. kitap, ancak sevgili yayınevimiz dayanamayıp erken basmış bulunmaktadır.)

****