Kimdir?/Nedir?

Yahudilik Nedir, Yahudi Kimdir?

Güzel günler dilerim Sevgili Meyus Okur

7 Ekim’den beri yaşanan bu katliamı olayların başlangıcı zanneden ve feci halde yanılan insanlar var. Gözümüzün önünde yaşanan bu soykırım birazcık vicdanı olan her insan için tahammül edilemez seviyede. Oturup izlemekten, lanetler etmekten başka yapabileceğimiz çok şey var aslında ama ne yazık ki yapılmaya çalışılan bütün eylemler sistematik olarak küçük görülüyor, aşağılanıyor ve alay konusu haline getirilip gündemden düşürülmeye çalışılıyor.

Hayatı kitaplar, hayaller ve bilgiye olan zaafından ibaret olan bende; hem kendim için hem de merak edenler için küçük bir ‘Yahudileri Tanıyalım’ serisi yapmaya karar verdim.

Ele almak istediğim ilk konu Yahudiliğin Temelleri ve Kudüs Meselesi. Elbette bu konu hakkında ciltlerle dolu kitaplar yazıldı ancak benim amacım sıkmadan, darlamadan akılda kalacak genel bilgiler verebilmek. Hazırsak başlıyorum.

Irk temelli bir din olan Yahudilik, MÖ. 13 veya 15. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Tanrı- Tevrat- İsrail üçlemesi üzerine bina edilen bu din yaşayan en eski dinlerden biri olmasına rağmen kapalı sistemi yüzünden yayılmamıştır.

Yahudilik, sadece Şema Yisrael- kelimesini ikrar edenlerin değildir. Yahudi olmanın temel şartı Yahudi bir anne babadan ya da sadece anneden doğmaktır. Ancak sonradan Yahudi olan biri sadece dinini değil milliyetini de değiştirmiş kabul edilir.

Yahudileri tanımlamak için pek çok terim kullanılmıştır. Yahudi, İbrani, İsrail, Musevi bunlardan bir kaçıdır. Ancak her biri belli bir döneme işaret eder.

Mesela İbrani kelimesi Hz. İbrahim’in büyük atası kabul edilen Eber’den gelir. İbrahim’in soyundan anlamında Ebrani kelimesi buradan gelir. İsrail kelimesi Hz.Yakup’a verilen bir lakaptan gelir. Babil sürgününe kadar İsrail olarak anılan bu kavim; sürgünden sonra Filistin’deki Yahuda bölgesine yerleştikleri için Yahudi adını almıştır. Musevi kelimesi daha çok Osmanlı’nın son zamanlarında Yahudilere karşı oluşan önyargıyı kırmak için kullanılmıştır.

Yahudiliği diğer inançlardan ayıran en önemli özellik Kutsal Toprak anlayışıdır. Kendini belli bir toprak parçası ile kimlikleştiren Yahudilik; Tanrı’nın seçkin milleti için seçtiği ve ona vadettiği kutsal topraklara bağlıdır. Seçkin millet kavramı da İbranice Am Hasagula kelimeleriyle ifade edilir. Buna göre Yahudiler diğer ırklardan üstündür. Bu inanca sahip olmaları onları yıllarca uğradıkları sürgün ve baskıdan kurtarmaya yaramıştır.

Tevrat’a bakıldığı zaman Tanrı ile Yahudiler arasında yapılan sözleşme Hz. İbrahim ile başlamış ve onun soyuna bir takım vaatlerde bulunmuştur. Bunların başında da Kutsal Topraklar gelir.

VE Abram doksan dokuz yaşında iken, RAB Abrama göründü; ve ona dedi: Ben Kadîr Allahım; benim önümde yürü, ve kâmil ol. Ve ahdimi seninle benim aramda edeceğim, ve seni ziyadesile çoğaltacağım. Ve Abram yüz üstü düştü, ve Allah onunla söyleşip dedi: Ben ise, işte, ahdim seninledir, ve bir çok milletlerin babası olacaksın. Ve artık adın Abram çağırılmıyacak, fakat adın İbrahim olacak; çünkü seni bir çok milletlerin babası ettim. Ve seni ziyadesile semereli kılacağım, ve seni milletler yapacağım, ve senden kırallar çıkacaklar. Ve sana, ve senden sonra zürriyetine, Allah olmak için seninle ve senden sonra zürriyetinle benim aramda ahdimi, nesillerince ebedî ahit olarak sabit kılacağım. Ve senin gurbet diyarını, bütün Kenân diyarını, sana ve senden sonra zürriyetine ebedî mülk olarak vereceğim; ve onların Allahı olacağım.Ve Allah İbrahime dedi: Ve sen ise, sen ve senden sonra zürriyetin, nesillerince, ahdimi tutacaksınız. Sizinle ve senden sonra zürriyetinle benim aramda tutacağınız ahdim budur; aranızda her erkek sünnet olunacaktır.  TEKVİN 17: 1-10

Hz. İbrahim’e vaat edilen bu topraklar Kenan ülkesine aittir ve o dönemde bu topraklarda Kenanlılarla birlikte dokuz kavim daha oturmaktadır ve bunlar arasında Filistinliler yoktur. Filistin kavmi ‘Kavimler Göçü’ ile birlikte buraya gelmiş bir Ege Kavmidir. Bu durumda Kenan ülkesinde doğanlar işgalci sonradan gelenler ise doğal mirasçı olmuştur ve Orta Doğu’nun temel problemini oluşturan “halk ve toprak” sorunu ortaya çıkmıştır.

Detaylı bilgi için Bknz: TDV İslam Ansiklopedisi Filistin maddesi;

  • İslâm Öncesi Dönem. Filistin’de yaşayan kavimlerin ve işgal veya istilâlarla burada hâkimiyet kuran siyasî güçlerin tarihi çok gerilere uzanacak kadar eskidir. Bölgenin, üzerinde insanoğlunun kültür izlerine rastlanan toprak parçalarının en eskilerinden biri olduğu bilinmektedir. Yapılan arkeolojik kazı ve araştırmalara göre ilk buluntular, günümüzden 14.000 yıl önce yaşanan Mesolitik Natuf kültürüne aittir. Neolitik çağın tarım, hayvancılık ve çömlek yapımcılığının ortaya çıktığı yerleşik toplum hayatına ait en eski kalıntıları ise milâttan önce 5000’lere tarihlenen Erîhâ’da (Jericho) bulunmuştur. Bu dönemden sonra bölge genellikle Arabistan dolaylarından arka arkaya göç eden Sâmî kavimlerin işgal ve yerleşmelerine mâruz kalmıştır. Bu toprakların adı bilinen ilk sakinleri, Tevrat’a göre dünyanın en eski milleti olan ve Arap tarihçileriyle bazı araştırmacılar tarafından Araplar’ın atası olduğu kabul edilen Amâlika kavmidir. Milâttan önce III. binyıldan itibaren yine Sâmî kavimlerden Ken‘ânlılar ve daha çok sahil kesimlerinde Fenikeliler, arkalarından da Ârâmîler görülmeye başlar. Çeşitli bulgular, Kudüs şehrinin Ken‘ânlılar’ın bir kolu olan Yebûsîler’ce kurulduğunu göstermektedir; nitekim bazı eski metinlerde Kudüs’ün bir adı da Yebüs olarak geçer. Bölgenin “Ken‘ân diyarı” diye anıldığı bu dönemde tarım ve özellikle ticareti ön planda tutan bir medeniyet gelişmiş ve ilk alfabe ortaya çıkmıştır. Zaman zaman Mısır işgali altında geçirilen bu dönemden sonra milâttan önce 1200’lerde vuku bulan Kavimler göçü sırasında “deniz kavimleri”nden Filistler bölgeye gelmiş ve bugünkü Gazze Şeridi ve civarında beş büyük şehir kurarak burayı yurt edinmişlerdir. Hangi ırka mensup oldukları bilinmeyen Filistler (kuvvetli bir ihtimalle Hint-Avrupa) bölgede “demir çağı”nı başlatmışlar ve bir süre sonra yerli halkla karışarak benliklerini kaybetmişlerdir. Filistler’in Akdeniz kıyılarına yerleştiği yıllara yakın bir tarihte ise Mısır yönetimi altındaki topraklarda yaşayan ve Firavun’un zulmünden kaçarak Hz. Mûsâ’nın öncülüğünde arz-ı mev‘ûda doğru büyük bir göç başlatan İsrâiloğulları geldiler. İsrâiloğulları, tarihi kesin biçimde tesbit edilemeyen bu göç sırasında başta ezelî düşmanları ve bu toprakların ilk sahipleri Amâlika olmak üzere çeşitli Sâmî kavimlerle ve Filistler’le savaştılar; daha sonra bölgenin büyük kısmını ele geçirerek milâttan önce XI. yüzyılın sonlarında ilk İsrail devletini kurdular (geniş bilgi için bk. AMÂLİKAARZ-ı MEV‘ÛD).

Ancak ne hikmetse Tanrı vaat ettiği toprakları Yahudilere vermeyi sürekli ertelemiş bu topraklara yerleşim Yeşu (İslam’da bildiğimiz adı ile Yuşa (as)) zamanında başlamıştır. Bu bağımsız yaşam fazla uzun sürmemiş ve Babil sürgünü ile sekteye uğramıştır. Sürgün hayatının acı tecrübelerinden sonra kutsal topraklara geri dönen Yahudiler bu kez de Romalılar tarafından kutsal topraklardan sürülmüş ve Hz. Süleyman’ın yaptırdığı mabet yıkılmıştır. Bu olaydan sonra Yahudilik kökten bir değişime uğrayıp sürgün yaşam koşullarına göre yeniden düzenlenmiştir.

Bugün Hz. Süleyman’ın yaptırdığı mabet yerine Müslümanlar tarafından inşa ettirilen Mescid-i Aksa vardır. Yahudiler’in burayı yıkmamasının tek sebebi Yahudiliğin mesihçi karakteridir. Ortodoks Yahudilere göre mabedin yeniden inşa edilmesi Mesih’in gelmesine bağlıdır ve Mesih gelmeden Mescid-i Aksa’yı yıkmak bir küfür hareketidir.

Şimdilik bu kadar bilgiseli yeterli. Bir dahaki yazımızda Yahudiliğin doğuşu ve gelişmesini özetlemeye çalışacağım.

Bizimle kalın, hoşça kalın.

-KAYNAKÇA-

Baki Adam, Dinler Tarihi, Grafiker Yayınları, Ankara, 2022.

Yorum bırakın