P-R, robert graves, roman, T, Tarihi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Robert Graves: I, Claudius (Ben, Claudius)

 “…ama şimdi görüyorum ki tarihi yazmanın iki ayrı yolu var: Birincisi insanları erdeme yöneltmek, ikincisiyse hakikati görmelerini sağlamak.”

Güzel günler dilerim Sevgili Meyus Okur

Yaklaşık olarak geçen sene bu zamanlarda aldığım bir kitap olan Ben, Claudius Roma İmparatorluğu tarihinin ilk üç imparatorunu, dördüncü imparator olan Claudius ağzından anlatan, değişik bir bakış açısı olan bir eser.

Size bu kitabı sıkılmadan okuyacaksınız diyemem zira ben okurken sıkıldım. Ama bu benim ruh halimle de alakalı olabilir. Başka bir zaman diliminde bu kitabı okusaydım çok beğenebilir ve daha büyük bir coşkuyla bu kitabı övebilirdim ancak dediğim gibi ben, kitabı okurken sıkıldım. Bu, kitabın çok baştan savma yazılmış olduğu anlamına gelmesin lütfen. Çünkü ciddi bir emek ve araştırma olduğu belli. Bir kere tüm o isimleri ve unvanları akılda tutmak bile başlı başına bir başarı bence.

Şimdi size bu kitabı sıkılmadan okumanız için birkaç tavsiye vereceğim. Bu kitabı sıkılmadan okumak istiyorsanız öncelikle tarih seveceksiniz. Sevmeniz de yetmez az biraz Roma Tarihi bileceksiniz. Kartaca, Germenler, Galyalılar, Balkan toplulukları, Etrüskler kim bileceksiniz çünkü bu kitap size onların kim olduğunu anlatmıyor. Roma’nın onlarla olan mücadelesini anlatıyor. İkinci olarak bu kitabı kafanız rahat iken okumalısınız. Ve kesinlikle iyi bir ruh hali içerisindeyken başlamanız yerinde olacaktır.

Şimdi gelelim kitabın sevdiğim kısımlarına. Kitabın iyi yazılmış bir tiyatro eseri gibi olmasını sevdim. Okurken kafamda sahneleri canlandırmak her zaman kolay oldu. Karakterler bütün kötü özellikleri ve olması gereken kibir ve hırslarıyla gayet basit bir dille aktarılmıştı. Roma’nın, Cumhuriyeti bırakıp İmparatorluğa (Tiranlık) geçmesi herkesin can attığı bir şeymiş meğerse. Zira halk için bir imparator, cumhuriyet sisteminden daha bonkör olabilir ve hanedanlar içinse sınırsız imkanlar ve kıçlarını sıcak tutacak bir taht demektir ki bu da oldukça kışkırtıcı. Ayrıca Roma’da hiçbir işe yaramayan senatoyu ve konsülleri okumak da ayrı zevkliydi. İmparatorların zenginlik için halkı ve soyluları soyup soğana çevirmesi, bir insanın iki dudağı arasından çıkan zalimce emirlerin mutlak bir sadakatle uygulanması, ilahlık iddiasında bulunan bana kalırsa kafayı yemiş imparatorluk ailesi ve geri kalan her şeyiyle Ben, Claudius güzel kitaptı.

Ancak dediğim gibi bu kitap Roma’nın dördüncü İmparatoru Claudius’un ağzından anlatılıyor ve ilk üç imparatorun işi bittikten sonra apar topar tahta çıkarılan topal, sağır ve gerizekalı zannedilen yaşlı Claudius’un şaşkınlığı içinde kitap sona eriyor. Merak etmeyin sadece Claudius’un İmparatorluk dönemini anlatan bir kitap daha var ki o da Tanrı Claudius. (evet kendilerini ilah ilan ediyorlar.)

“Tiberius, Caligula’yı veliahtı yapacak. Bu kesin. Neden? Tiberius öyle bir insan çünkü. Zavallı Augustus gibi kibirli: Yerine kendisinden daha popüler birinin geçmesine dayanamaz.

İlk üç imparator içinde en sevdiğin kimdi diye soracak olursanız hiçbiri seçeneğini işaretlerim çünkü hepsi manyaktı. Augustus karısı Livia’nın kuklası, üvey oğlu Tiberius sapkın zevkleri ve herkesten şüphe eden karakteriyle en hafif tabiriyle çatlak ve Caligula ise imparatorluğun tüm servetini çok kısa sürede yiyip bitiren bir sosyopattı. Kendisi Jüpiter ve Neptün’e kafa tutup duruyordu. Ayrıca literatüre Caligula Sendromu diye geçen bir psikolojik rahatsızlık bile var.

Evet, benden bu kadar. Bizimle kalın, hoşça kalın.

Yorum bırakın