ötüken neşriyat, M, Mehmed Niyazi, o-ö, roman

Mehmet Niyazi: Dahiler ve Deliler

” milletin bir kısmı gaflette, bir kısmı hayrette, bir kısmı gayrette; ama devlet selamette.”

Güzel günler dilerim Sevgili Meyus Okur.

Rahmetli Mehmet Niyazi; geç bulduğum hatta varlığından, ölüm haberini okurken haberdar olduğum, Türk düşünce hayatı için çok önemli bir isimdir. Nitekim bu kitapta da onun hatıralarından yola çıkarak kaleme aldığı çok boyutlu bir hikayenin içinde buluveriyoruz kendimizi.

Bilim aydın kafaların işidir; ideoloji ise kafayı ipoteğe alır.”

Kitabın mihenk taşı, Beyazıt Meydanı’nda kurulmuş Marmara Kahvesi’dir. Bu kahvehaneye kimler gelip gitmiyor ki! Ben de kitaba ilk başladığım zaman Osman Yüksel Serdengeçti ile karşılaşınca kendi kendime dedim ki; ‘Tamam! Ben sıradan bir kitap okumuyorum.’ Öyle de oldu. İçinde gerçek karakterlerin olduğu ve çok sayıda fikrin birbiriyle çarpıştığı, her sayfasını okumaktan büyük bir zevk aldığım bir kitap okudum.

Hikayemiz, kılıç ve kalem iş birliğiyle yükselmiş, ancak ateşli silahlarla yıkılıp küle çevrilmiş bir imparatorluğun yıkıntıları üzerine kurulmuş bir devletin yetiştirdiği bir karakterle başlıyor. Herkes gibi ona da aşağılık psikolojisi sirayet etmiş ve kendi kültüründen, kendi coğrafyasından, kendi insanından tiksiniyor. Karakterin adı Maksut Çamur. Kendini kusursuz bir deha olarak tanımlamakta. Kalem ile ölümsüzlüğü yakalayanlar arasına adını yazdırmaya karar vermiş. Ancak bir türlü istediği başlangıç cümlesini bulamadığından dolayı istediği yükselişi yakalayamıyor. Ama bana kalırsa Maksut, kendisinden nefret ediyor. Öyle ki adını bile sevmiyor ve Kartal olarak değiştiriyor. Kendini çok önemli addettiğinden dönemin bütün ilim ve siyaset insanlarının uğrak yeri olan Marmara Kahvesi’nde takılıyor ve aslında hikayemiz o kahvenin içinde başlıyor.

Marmara’nın içinde kimler yok ki! Necip Fazıl, Osman Yüksel Serdengeçti, Nihal Atsız, Mükrimin Halil Yinanç, Ali Saib Atademir, Ziya Nur Aksun, Erol Güngör, Nuri Karahöyüklü ve daha nicesi… bir zamanlar Marmara’nın gerçekten var olduğunu bilmek ise daha acı verici sanırım.

Ama o karakterlere ulaşmak ve onlarla sohbet ediyormuş gibi hissettiğiniz sayfaları okumak için öncelikle rahmetli Mehmet Niyazi’nin sabır testi gibi kitabın ilk doksan sayfasına koyduğu ve hayatımda okuduğum en sinir bozucu karakter olan Kartal’a tahammül etmek zorundasınız.

Zaten sonrasında Binbaşı Hüsrev, Hilmi Oflaz ve Niyazi karakterleri ile kitap daha da zenginleşiyor ve Kartal’ı unutuyorsunuz. Kitap içinde ilmi tartışmalar, siyasi sohbetler, mizah dolu ince göndermeler, tarih sahneleri çok güzel bir şekilde aktarılmış. Okurken yeri geliyor memleketin haline üzülüyorsunuz, yeri geliyor kahkahalarla gülüyorsunuz.

“Ya bir dahi ya da bir şarlatanla karşı karşıyayız.”

“Ama size safa değil de, bela gelirse, manda pisliği gibi dağılırsınız.”

Öyle önemli isimler bir tezgahın başında yitip giderken öyle önemsiz isimler alıp başını gidiyor ki siz de şaşıp kalıyorsunuz. Ayrıca en sevdiğim yayınevleri arasında olan Ötüken Neşriyat’ın kuruluşunu okumak da beklemediğim bir sürprizdi. Aslında ben okurken Niyazi karakterinin, Mehmet Niyazi’nin kendisi olduğundan şüphelendim ama bunu doğrulayacak bir cümle göremediğim için hala kararsızım. Eğer öyleyse bu da ayrı bir hoşluk katmış olur.

Dâhiler ve Deliler romanı adının hakkını veren, yurdum insanının binbir türlü halini çok iyi şekilde aktaran ve okuyucusuna çok çeşitli mesajlar veren güzel bir kitaptı. Sonu ise trajikomikti diyebilirim sanırım. Alın, okuyun kesinlikle tavsiye ederim.

Güzel kalın, bizimle kalın…

“Mehmet Niyazi: Dahiler ve Deliler” için bir yorum

  1. Geri bildirim: *Z RAPORU – MEYUS OKUR

Yorum bırakın