E, everest yayınları, K, kaan murat yanık, Tarihi

Uzakların Şarkısı: Kaan Murat Yanık

“Kendim olabilmek için ne çok kişi oldum bir bilsen…”

Güzel günler dilerim Sevgili Meyus Okur

Kaan Murat Yanık ilk kez okuduğum bir yazar. Benim payıma düşen hikayenin adı ‘Uzakların Şarkısı’ idi. Kitabı genel hatlarıyla beğendim. İlk başlarda hikaye yavaş işliyor ancak bir yerde hareketlenip ince bir hüzünle nihayete eriyor diyebiliriz.

Osmanlı dönemi İstanbul’u ve ötelerde Hint diyarını gezen ruhumuz, zamanın ve mekanın ötesinde dolaşıp rüyalar ve hayaller arasında gidip gelirken bedenden öte ruhları birleştiren bir aşk hikayesinde eriyip bitiyor.

Tabi bir de tutimiz var. Yani bir papağan. Evet, ana karakterlerden biri de Zencefil nam Şekerbaz tuti. Üstelik biraz ağzı bozuk ve epeyce yaşlı. Yine de kitapta en sevdiğim karakter bu papağan oluverdi.

Yazarın anlatımı ilk başlarda bana biraz tutuk gibi geldi. Sanki zorlama bir İstanbul tasviri ile zorlama bir hikaye okuyormuş gibi hissettim ancak sonradan bu tutukluk kayboldu ve kendimi gerçekten hikayenin içinde hissedebildim.

O döneme ait eleştiriler, günlük yaşantılar ve 1800’lü yılların İstanbul şehrinin karanlık yüzünü tüm açıklığıyla anlatmaya çalışan yazarımızı tebrik ederim.

Bu kitap ile ilgili eklemek istediğim bir şey daha var ki beni en rahatsız eden kısım bu oldu. Hikaye günümüz Bitlis şehrinde başladı. Kalbi kırık, yaralı bir Bünyamin’di bize derdini anlatan. Ardından Eylül ve Besti Nine katıldı aramıza. (hadi Eylül’ü bu denklemden çıkartalım). Bir müddet bu kişileri okuyunca hikayeyi devam ettirecek ya da macerayı yaşayacak kişilerin de bu insanlar olacağını düşündüm ancak Bünyamin ve Besti Nine aradan çekildi ve bambaşka bir hikaye okumaya başladım. Madem başından beri bize Gülbadem ve Zencefil’in hikayesi anlatılacaktı neden Bünyamin bu kadar yarım kaldı ve hikayeye dahil olmadı diye düşünmedim değil. Neyse yazarımız bu şekilde anlatmayı tercih etmiş bize de saygı duymak düşer.

“başkalarının hikayesini yazıyorum demek, yazdığım hikayenin bana ait olduğunu saklıyorum demenin bir türüdür.”

Netice itibariyle güzel bir kitap okudum ve herkese tavsiye ederim. Hele de benim gibi tarih ve gizem barındıran hikayeleri seviyorsanız üstüne bir de bu gizem İstanbul’daysa tadından yenmez.

Bizimle kalın, hoşça kalın…

Yorum bırakın