
“istemiyor” demek zorunda kalacaktım
İkna edilebilir mi?”
“sanmıyorum.” Yalan söyleyecek değildim ya
“ o zaman Harold” diyecekti şaşırıp asabı bozulan Avi, “sana ne diyeceğimi bilmiyorum. Mağdur konuşmazsa hiçbir şey yapamayacağımızı sen de benim kadar biliyorsun.”
Güzel günler dilerim Sevgili Meyus Okur
Bu kitap hakkında yorum yazıp yazmamak üzerine çok düşündüm. Aslında içinde LGBT unsurları olan kitapları okumaktan ve yorumunu yapmaktan özellikle kaçınıyorum. Çünkü inancıma ve mantığıma ters olan bu vaziyetin güzellemesini yapacak değilim.
Bu kitabın yorumunu yapmak istememin sebebi; ana karakter olan Jude’un kitap boyunca aslında herkes tarafından istismara uğramasıydı. Harold hariç!
Çocukluğunda başlayan tecavüz süreci, onu fuhşa sürüklerken, öğrenilmiş çaresizliğin ne olduğunu iliklerimize kadar hissederken bir acının bitip diğerinin başlamasını okurken bir insanın benliğinin, karakterinin daha ortaya çıkmadan nasıl parça parça bölündüğünü ve yok edildiğini izlemek benim açımdan çok zordu.
Başladığı anda Jude’un bittiğini hissetseniz de bir umut acaba düzelir mi diye okuyorsunuz diğer sayfaları. Acıları, travmaları okudukça üstüne yenileri eklendikçe siz de ister istemez kabulleniyorsunuz.
Üstelik benim bu karakterle empati kurduğum bir nokta daha vardı. Ben de hayatımın belli bir sürecinde omurilik rahatsızlığı geçirdim. Çektiğim acıdan kıpırdayamacak hale geldiğimi, nefesimin kesildiğini ve ne zaman biteceğini merak ederek günler aylar geçirdiğimi sanırım asla unutmayacağım. Üstelik doktorların yüzüme bakarak ameliyattan sonra bacakların tutmayabilir, tuvaletini tutamayabilirsin gibi ihtimalleri sıralarken hissettiğim korku ve dehşet de içimin çok karanlık bir köşesine sindi Sevgili Meyus Okur.
Jude karakteri herhalde benim okuduğum psikolojisi en bozuk karakterdi. Dediğim gibi o; beş-altı yaşlarında kırılmış ve ondan sonra bir daha hiç düzelememiş bir karakterdi.
Hayatı boyunca erkekler tarafından tecavüze ve istismara uğramış, cinsel isteğini kaybetmiş hatta onu hiç keşfedememiş, kadınlara dönüp bir kere bile bakmaya cesaret edemeden kendini bir tek pisliğe, hakarete ve çamura layık görmüş kırık, bozuk bir karakter.
Beni vuran, beni bitiren bu bozulmuşluktu zaten. Kitabın diğer kısımları hakkında yorum yapmayacağım. Zira bize aşk adı altında sunulan eşcinsel ilişki dayatmasına sonuna kadar karşıyım. Bu kitapta ise metrekare başına üç i&ne düşüyordu. Anne babalar oğullarının kocalarını evlat diye bağrına basıyor, bu çok normal karşılanıyordu. (sizi temin ederim ki normal değil)
Ama tek başına Willem karakterini inceleyecek olursam onun da Jude’u istismar ettiğini düşünmekten kendimi alamıyorum. Kendime karşı dürüst davranıp bu durumda Willem bir kız olsaydı yine aynı şeyi düşünür müydüm diye sordum ve kendi kendime verdiğim cevap şu oldu: Willem kız olsaydı ilişkileri daha farklı ilerlerdi zaten daha doğal, daha şefkatli ve olması gerektiği gibi.
Ama yok biz illa bunu normalleştireceğiz, ‘aşk aşktır’ diyerek biyolojiyi, doğal işleyişi bozacağız ve bundan birkaç yıl sonra bir hayvanla sevgili olduğunu açıklayan ya da on yaşında bir çocukla evlendiğini açıklayan manyak sapıklara da ‘aşk aşktır!’ diyerek saygı duymak zorunda bırakılacağız.
Gelelim size bu kitabı önerip önermeyeceğim kısmına… kesinlikle hayır. Okumayın bu kitabı. Bu kitabı okuyacağınıza kendi ülkenizin tecavüz, şiddet, pedofili ve ensest istatistiklerini inceleyin. Bu sapıklıkların en çok hangi bölgede yaşandığını, o bölgedeki problemleri inceleyin. Madem gerçek yüzümüze çarpsın istiyoruz bunu en çıplak haliyle yapmalı mıyız değil mi?
Bizimle kalın, hoşça kalın.