
“Kalbin anneni asla unutmuyor.”
Güzel günler dilerim Sevgili Meyus Okur
Bazı kitapları beyninizi yaksın diye bazı kitapları da zihninizi dinlendirsin diye okursunuz. Böğürtlen Kışı tam olarak ruhunuzu, aklını dinlendiren o kitaplardandı. Hikayesi baştan sonra yormadan, akıştan kopmadan kendi için belli bir naiflikle başladı ve bitti.
Evladından ayrılmak zorunda kalmış iki annenin tekrar var olma çabasını okuduk aslında. Biri kazandı öteki ise kaybetti. Vera’yı okurken içim çok sızladı açıkçası. Evladı için çırpınan bir anne, bütün mücadelesi onun için ve sonra onu kaybediyor. Çırpınsa da kimse onu ve feryadını ciddiye almıyor aslında.
Claire ise talihsiz bir kaza sonrası bebeğini kaybetmiş ve bunun için kendini suçluyor. Açıkçası kocası da onu suçluyor. Onları bir arada tutmaya devam eden tek şey ise birbirlerine duydukları samimi aşk.
Biri geçmişte ötekisi ise günümüzde var olan iki annenin yolları bir Mayıs fırtınası ile kesişiyor. Claire, geçmişte Vera’nın oğlu için verdiği mücadelenin peşine düşüyor ve ne yaşandıysa ortaya çıkarmaya karar veriyor. Hikayeyi deştikçe de kendine daha çok yaklaşıyor diyelim.
Ben bu kitabı kesinlikle tavsiye ederim. Sanırım bir zamanlar zaten oldukça popüler olmuş bir kitaptı. Ben şimdi okudum ve pişman da olmadım.
Yavrusunu dokuz ay karnında bir ömür yüreğinde taşıyan bütün annelere selam olsun diyelim ve burada bitirelim.
Bizimle kalın, hoşça kalın…