
“Bir kendisi, bir de kral. Olması gereken buydu; ikisinin dışında kimsenin canı gitmemeli, bir ruh kirlenecekse o da Celaena’nınki olmalıydı. Bir canavarı öldürmek için bir başka canavar gerekecekti.”
Merhabalar sevgili Meyus okuru,
Baştan söylemeliyim ki ilk iki kitapta saray oyunları, aşk üçgenleri ve sırlar etrafında dönerken, meğer yazar aslında bizi bu kitap için hazırlıyormuş. Çok hızlı bir giriş olduğunun farkındayım sevgili okur. Ancak işin gerçeği bu ve baştan uyarmam gerek spoiler olabilecek şeylerden de bahsedebilirim. Kahveleriniz hazırsa başlıyorum.
Celaena Sardothien, Nehemia’nın ölümüyle darmadağın olmuş bir halde Wendlyn’e gelir. Ancak asıl gerilim, onun bu yolculuğa kendi iradesiyle çıkmamış olmasındadır. Artık kimseyle maskelenmiş bir kimlikle konuşmuyordur. Zaten çokta konuştuğu söylenemezdi. Tam bu kız biraz zor toparlanır dediğimiz noktada sahneye bir şahin giriyor sevgili okur.
Bu şahinin gelişiyle bizlerde Fae savaşçısı Rowan Whitethorn ile tanışıyoruz. Rowan, Aelin’i Maeve adındaki Fae kraliçesine götürmekle görevlidir. Ancak görevi sadece onu götürmek değildir. Ona gücünü kontrol etmesi için eğitim vermesi gerekiyordur. Aelin, ormanda geçirdiği ağır eğitim süreci boyunca fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da yeniden doğuyordu. Ateş gücünü dizginlemeyi, acısını kontrol etmeyi, geçmişinin küllerini taşıyabilmeyi öğreniyordu.
Aelin, Fae doğasını ortaya çıkarmaya zorlanırken başka bir tehdit olan Valg Prensleri devreye girmişti. Bunlar sıradan karanlık yaratıklar değil, eski çağlardan gelen ilkel kötülüklerdi.
Olmak için doğduğun kişiye dönüşmeni istiyorum. Bir kraliçe olmanı.”
zaman geçtikçe kraliçe ile tanışma vakti gelmiştir, Maeve, manipülfatif, zeki ve acımasızdır. Krala zalim ya da acımasız dediysek sevgili kraliçe bizi bir kere daha düşünmeye sevk ediyor adeta sevgili okur çünkü Aelin’nin ilk büyük siyasi savaşı onunla olur. Maeve’nin söz oyunları, Aelin’in liderlikte ne kadar ileri gidebileceğini test etmektedir. Bu testler de Celaena’nın tam anlamıyla “Aelin Ashryver Galathynius” olarak yeniden doğduğu ya da özüne dönüşünü başlatır.
Bir silah olarak doğduğunda silaha ihtiyacın olmazdı.”
Bitti mi sanıyorsunuz?
Denizin diğer tarafında işler bambaşka bir seviyede ilerlemektedir. Burada Demir Diş cadısı olan Manon’la tanışmaktayız.
“Merhamet zayıflık mıdır?” sorusunun ete kemiğe bürünmüş hali. Üstelik ilk tanıştığımızda buna vereceği cevap “Kesinlikle evet!” olacak biridir. Ama sonra? O çiçek seven wyvern Abraxos ile oluşan bağı sayesinde Manon’un kalbinin çatlaklarından merhamet sızıyor. Bu bağ, onun acımasız kimliğinin altında gizlenen vicdanını ortaya çıkarmaktadır.
Büyüsüyle baş başa kalan Dorian ise gizlice iyilik yapmaya çalışır. Yeni aşkı Sorscha ile umut bulur, ama bahtsız prensimizin yüzü yine aşktan yana gülmezken bu seferki çöküşü bambaşka bir boyutta olur sevgili okur, Dorian’ın ruhu kırılmıştır. Valg prensi tarafından ele geçirilişine de bu sebeple engel olamaz ya da engel olmak istemez.
Zamanında hatalar yaptığımı biliyorum Dorian. İnan bana, biliyorum. Fakat önceliğim her zaman seni korumak oldu. Hala da öyle.”
Chaol’un bu kitapta yaşadığı içsel çatışma bambaşka bir boyut alırken ne Aelin’in kimliğine ne de Dorian’ın büyüsüne tam olarak adapte olabilir. Sadakat duygusu ile gerçekler arasında kalmaktadır.
Ve Aedion… Onlarca takma adı arasından Terrasen’in sadık generali demeyi tercih edeceğim sanırım ya da biricik kuzenine hasret bir adam.
Bazen rüzgarın sesi infaz alanlarına götürülen insanların çığlıkları gibi olurdu. Bazen ise Aelin’in sesine benzerdi; Aedion’ın sevdiği, kraliçesi olması gereken ve bir gün kanla bağlılık yemini edeceği Aelin.”
Cam Şato serisinin üçüncü kitabı olan Ateşin Varisi ile birlikte seride ton tamamen değişmektedir. Artık aşk üçgenleri ya da saray dedikoduları değil, kökler, kader, güç ve özgürlük konuşulmaktadır.
Aelin’in büyü gücü, içsel çekişmesi; Rowan’la olan dostluğu; Manon’un insanlaşmaya başlayan kalbi; Dorian’ın karanlığa gömülüşü derken seriyi pik noktasına taşımaya başlıyor. Başta da dediğim gibi aslında ilk iki kitapta bizi bu kitaba hazırlıyormuş yazar çünkü birçok ana karakter ilk defa karşımıza burada çıkmaktadır sevgili okur.
Kitap ile ilgili düşüncelerinizi yorum kısmında bizimle paylaşmayı unutmayın. Kendinize iyi bakın…
XOXO
- Cam Şato
- Karanlık Taç
- Ateşin Vârisi
- Gölgeler Kraliçesi
- Fırtınalar İmparatorluğu
- Şafak Kulesi
- Kül Krallığı
- Suikastçının Hançeri (Yan kitap genel olarak Ateşin Varisi’nden sonra okunması tavsiye edilir.)
Mesajınız gönderildi
| Yazar: | Sarah J. Maas |
| Çevirmen: | Deniz Başkaya |
| Orjinal Adı: | Heir of Fire (Throne of Glass #3) |
| Tür: | Fantastik, Aşk,Roman |
| Yayınevi: | Dex Yayınları |
| Sayfa Sayısı: | 629 |
