
“Mante Koyu diye bir yer duymamışsındır değil mi?” diye sordu
“hayır efendim,” dedi Mort
“Gemi enkazıyla ünlü bir yer.”
“gemi mi batmıştı?”
“Batacak,” dedi Ölüm. “Lanet yeri bulabilirsem.”
…
Güzel günler dilerim Sevgili Meyus Okur.
Size Disk Dünya’dan okuduğum ikinci kitapla geldim. Ölüm alt serisinin ilk kitabı olan Mort okurken epey güldüğüm bir kitaptı. Disk Dünya ile ilgili en sevdiğim şey; yazarımız dünyasının ne kadar saçma ve gerçek dışı olduğunun farkında ve bu saçmalıkla çok eğleniyor. Dolayısıyla biz okuyucular da öyle. Örneğin bu dünyada lahanalara olan nefretiniz epeyce ciddiye alınıyor ve size hak veriliyor.
Kitabımızın konusuna gelirsek Ölüm yani o kendisine öyle diyor ama bence kesinlikle değil. Neyse Ölüm kimlik bunalımına girip varoluşsal sancılar çektiği bir anda kendine bir çırak almaya karar veriyor. Çırağın adı da Mort! Ama hepsi tesadüf tabi.
Mort bir köy çocuğu. Anne babasının bile ümitsiz olduğu çevirmenimizin özellikle vurguladığı gibi yüzünde birden fazla dirsek varmış gibi gözüken akıllı ancak ablak bir oğlan. Ölüme çırak olmayı kabul ettiğinde kendisi de başına neler geleceğinin pek farkında değildi. Ancak yine de Ölüm’ün gözlerine korkmadan bakabilen nadir birkaç kişiden biridir. Onun peşine takılıp giderken ne Ölüm’ün bir kızı olduğundan (evlatlık) ne de uşağının 2000 yaşında kadim bir büyücü (görünmez üniversitenin kurucusu) olabileceğinden haberi yoktur.
Üstelik bir prensese aşık olduğunu sanıp eceli gelse de onun canını almayınca tarihin akışını da değiştirir ve artık zaman ve tarih kendini düzeltmek için bir sis bulutu halinde Disk Dünya’nın en büyük şehrinin üstüne doğru gelmektedir.
İşlerin en karıştığı noktada mizah seviyesi de aynı oranda artıyor ve lahanalardan nefret etmeye devam ediyoruz. Disk dünya evreni eğlenceli ancak bir o kadar da düşündürücü bir evren. Ara sıra bizim dünyamızdan kaçmak isteyenler için değişik bir alternatif.
Bizimle kalın, hoşça kalın…