A, akılçelen kitaplar, B, Bilim Kurgu, brandon sanderson, Fantastik, sissoylu serisi

Brandon Sanderson: Sissoylu 2 ‘Kuşatma’ (mistborn)

iyi adamlar berbat bir kral olabilir,” diye belirtti Tindwyl

ama kötü adamlar iyi bir kral olamaz,” dedi Sazed

Güzel günler dilerim Sevgili Meyus Okur.

Size Sissoylu serisinin ikinci kitabı olan Kuşatma ile geldim. Bu kitaba ilk başladığımda aşırı bir önyargıya sahip olduğumu itiraf etmeliyim. Çünkü Kelsier yoktu ve onsuz Salahiyet’in tadı da yoktu- diye düşünürken bir baktım ben yine Sissoylu evreninin içine dalmışım ve büyük bir zevk alarak okuyorum. Hatta kitabı özellikle aramıza yeni katılan bir karakteri (Zane) o kadar çok sevdim ki kitap bitmesin diye yavaş okumaya başladım. Öyle ki bir ara Reading Slump yaşadım. Neyse bir şekilde o kör kuyudan çıktıktan sonra kitabı büyük bir hızla okumaya devam ettim. Aramıza yeni katılan bir diğer karakter Tindwyl’i de çok sevdim.

Gelelim kitabımızın konusuna…

Baştan başlamak gerekecek olursa Sissoylu’nun ilk kitabında Lord Hükümdar; Vin tarafından öldürülmüş, isyanın lideri Kelsier kendini feda ederek gitmiş ve Elend Venture da yeni Kral olarak Merkez Salahiyet Luthadel’e kral olmuştu.

İkinci kitap ise adı üstünde bir kuşatmayı anlatıyor. Lord Hükümdar’ın mutlak otoritesinin yıkılmasıyla çevre Salahiyetler’de kendini kral ilan eden pek çok asil; (onları derebeyi olarak düşünebilirsiniz)birbiriyle bir mücadeleye girişiyor.

Herkesin gözü de elbette Lord Hükümdar’ın bin yıllık despotluğunu kurduğu Luthadel’de. En başta Kral Elend’in pislik babası Straff Venture şehri kuşatanlar arasında. Batı Salahiyet’ten Lord Cett, kısaca dev diyebileceğimiz Kolos orduları ve daha pek çok tehlike Luthadel’i kuşatmışken içeride direniş gösteren halk arasında ise yeni bir inanç doğmaktadır. Kelsier’in kendini feda edişini ilk kitapta ben de Hristiyan öğretisine benzetmiştim ama Brandon Sanderson bunu ikinci kitapta daha da genişletmiş ve Kelsier, Vin ve Sazed temelli (üçleme) bir din kurmuş. Köylü sınıfı Skaa’lar bu yeni dinin mutlak bir takipçisi çünkü en karanlık anlarda bile ortaya çıkan bu Sissoylu’lar ne olursa olsun umudu temsil ediyor. Ve bin yıllık kölelikten sonra özgürlüklerine kavuşan ve bunun ne anlama geldiği hakkında en ufak bir fikri olmayan Skaa’lar için umut çok önemli.

Dinler ve inançlar hakkında derin bir sorgulama da içeren bu kitap aslında bir bakıma felsefe kitabı gibi. Elbette ben inandığım dinden de yolumdan da oldukça memnunum ama dünyayı tanımlamaya ve farklı inançları anlamaya-algılamaya çalışırken bu tarz kitapların ve yazarların çok etkili olduğunu düşünüyorum.

Çünkü size herhangi bir bilgi kitabının veremeyeceği bir şeyi veriyor. Olayı uygulamalı anlatıyor. Teslis kavramının nasıl ortaya çıkmış olabileceği konusunda size çok güzel bir örnek sunuyor. Siz de soluksuz okuyorsunuz.

Ayrıca yine siyaset ve yönetim biçimleri üzerine de çok anlamlı bir olay kurgulamış Sanderson. Halkın aşağı tabakasını temsil edenlerin önünde sonunda kendilerini yönetecek daha doğrusu güdecek bir güç istediklerini, (Lord Hükümdar gibi) demokrasiyi, oy birliğini anlamak sindirmek için çok fazla zaman gerektiğini (Skaalar’ın Elend’in kurduğu parlamenter sistemi anlamayıp onu ancak  bir inanç sisteminin içine yerleştirdikleri zaman Elend’in bir kral olarak onlara bir anlam ifade edebilmesi gibi) tek bir nesilde değil, nesilden nesile aktarılarak demokrasi, bürokrasi, parlamenter sistem gibi kavramların anlaşıp halk tabanında da kabul göreceğini çok güzel anlatmış.

Tabi bir de doğaüstü güçler var. Birincisi bu kitapta Vin tamamen bir öldürme makinesiydi. Öldürüyor ve arkasına bile bakmadan devam ediyordu. Şu meşhur, büyük bir güç kaynağı olan Miraç Kuyusu’nun çağrısının farkındaydı. Ona direnmeyi bıraktığında önünde iki seçenek vardı. Kuyunun gücünü ya kendisi için tutacak ya da onu serbest bırakacaktı. Dolayısıyla Zifir yani sisler de serbest kalacaktı.

Metal büken Allomanserler’in nasıl ortaya çıktığı, Terris halkının sırları, miraç kuyusundan çıkan gücün tam olarak ne olduğu, sis hortlakları, kandralar ve daha pek çok mesele büyük bir soru işareti ile bitti ama serinin ikinci kitabını da keyifle okudum. Hatta ilk kitaptan daha çok beğendim ve kitabın sonlarına doğru Kelsier’in artık evrene ait olmadığını ve ölmüş olmasının en doğrusu olduğunu düşündüm. (sen pislik herifin tekisin Sanderson) Yalnızca Zane için daha farklı bir son isterdim sanırım. Çünkü karakter gerçekten çok iyi bir alt yapıya sahipti. Neyse Sanderson’ı bilen bilir. Onun hiçbir karakterine bağlanmamak lazım.

“vasat bir kraldan daha kötü bir şey varsa, o da kaostur.”

Benden bu kadar. Sissoylu’nun ikinci kitabı Kuşatma da çok güzeldi. Çok beğendim. Kesinlikle tavsiye ederim.

Bizimle kalın, hoşça kalın…

Yorum bırakın