Bilim Kurgu, C-Ç, Can Yayınları, P, Paul Auster

Paul Auster: Son Şeyler Ülkesinde

“Hiçbir şey kalıcı değil; kafandaki düşünceler bile.”

Güzel günler dilerim Sevgili Meyus Okur.

Bugün Paul Auster’ın ‘Son Şeyler Ülkesinde’ adlı kitabından bahsedeceğim. İçinde bulunduğumuz zor vakitlerin farklı bir yansıması olan bir dünyada geçen kitabın gerçekliği hiçliktir.

Her şey son kez görülmekte, her sokaktan son kez geçilmekte, geçmiş ve kelimeler büyük bir hızla unutulmakta, her türlü yasal merci can çekişmekte, hırsızlık ve öldürmek suç sayılmamaktadır. Suç sayılan şey ise cenaze töreni yapmaktır.

Baş karakter Anna burjuva sınıfının içine doğmuş güzel bir çocukluk geçirmiş ancak sonra dünyası tepesine yıkılmış ve o da hiçlik ülkesinde yavaş yavaş benliğini kaybetmiştir. Onun en sevdiği şey yoktur. En nefret ettiği şey yoktur. Bir ilkesi, bir hayali veya herhangi bir duygusu yoktur. Baştan sona oradan oraya savrulan karakter karşısına kim çıkarsa onu ailesi kabul edip günü kurtarma çabasında olan bir kız aslında ve oldukça uzuuuun ve ayrıntılıııı bir mektup yazmaya karar vermiş.

Açıkçası kitabın ilk elli sayfası size buhran geçirtecek kadar sıkıcı. Fazla tahammülü olan bir okuyucu değilseniz büyük ihtimalle kitabın ilk yirmi otuz sayfasında okumayı bırakırsınız. Ancak merak etmeyin okumayı yarıda bıraksanız bile kaybedeceğiniz bir şey yok. Kitabın size katacağı bir güzellik olmadığı gibi bu aralar uzak durmanız gereken bütün karamsar duyguları da bünyenize ekliyor. Kitapta hoşuma giden birkaç ayrıntı olsa dahi Paul Auster okumaya olan hevesimi büyük oranda kaybettiğim bir üslubu vardı. Bazen kitaptan çok onu yazan kişi sizi rahatsız eder ya. İşte ben de bu kitabı okurken böyle hissettim. Konudan çok onu yazan kişiden nefret ettim sanırım. Sanki hepiniz gerizekalısınız ve tek akıllı benim der gibiydi. Okumanızı tavsiye etmeyeceğim bir kitap. Yaklaşmakta olan felaketlere şöyle bir göz atmak istiyorsanız size H.G Wells’in ‘Zaman Makinesi’ kitabını önerebilirim. Ya da 1984’ü okuduysanız işi fazla uzatmaya da gerek yok sanrım. Bir süre sonra bakalım bu korku dünyasında bizi ne türlü felaketler bekliyor gibi bir vurdumduymazlık gelişiyor bünyede çünkü

Kitaptan olağanca benliğimle nefret etsem de içindeki hiçlik ve kaybolmuşluk hissinin başarılı bir şekilde aktarıldığını da kabul etmem gerek. Suikast ve intihar timleri, ceset toplayıcılar, alışveriş arabaları ve elbette bok hoş ayrıntılardı. Sanırım kitap hakkında söyleyeceklerim bu kadar. Başka yazılarda görüşmek üzere… hoşça kalın, bizimle kalın,

Yorum bırakın