
Hayatlara dokunan ayrıntılar…
Güzel günler dilerim Sevgili Meyus Okur
Bazı günler, güneş üstünüze doğarken başınıza neler geleceği hakkında en ufak bir fikriniz yoktur ya! Ancak gün bittiğinde üstünüzden bir dünya yükü olay geçmiş hepsinin derin izleri kalmıştır yüreğinizde… bazı günlerse hiç olmayacak güzellikler getirir hayatınıza… hiç bilmediğiniz bir siz çıkar içinizden. Yepyeni ihtimaller yepyeni umutlara gebedir artık.
Ve bazen nasibiniz bir kuşun bir çift kanadında gelir, konuverir kalbinize. İşte Hüdhüd ve Süleyman(as)’ın hikayesi de böyle bir şey…
Günlerden bir gün Hz. Süleyman, Allah’ın izni ile emrine verilen cümle mahlukatın arasında dolanırken cismini ancak hayallerimizde canlandırabileceğimiz Hüdhüd kuşunun yokluğunu fark eder ve “bana ne oldu da Hüdhüd’ü göremiyorum. Yoksa kayıplardan mı oldu?” diye sorar. Hüdhüd ise o sıralarda Sebe Kavminin olduğu yerdedir. Sebe kavminin hükümdarı Belkıs’ın bahçelerinde dolanmaktadır. Vaktin geçtiğini fark edince geri döner ve Hz. Süleyman’ın huzuruna varır. Yokluğunu izah edecek ve geçerli bir açıklama yapmazsa cezalandırılacaktır Hüdhüd kuşu…
Çok geçmeden Sebe halkından haberlerini iletir peygambere “oranın halkı şeytana uymuş güneşe tapmaktalar başlarında ise Belkıs adında kadın bir hükümdar oturmaktadır.”
Süleyman (as), Hüdhüd’ün doğruyu söyleyip söylemediğini anlamak için Belkıs’a; onun aracılığıyla bir mektup gönderir. Hüdhüd’ün getirdiği mektubu halkının ileri gelenleri ile istişare eden Belkıs ise Hz.Süleyman’a hediyeler gönderir. Ancak görevi Allah’ın dinini tebliğ etmekten ibaret olan Hz. Süleyman gönderilen hediyelere iltifat etmez ve etrafına “ben orayı teslim almadan evvel kim gidip onun tahtını bana getirir?” diye sorar. Cinlerden bir ifrit ve kitaptan bilgili biri bu göreve talip olur. Sonunda bir göz açıp kapamalık anda tahtı ona getirirler. Hz. Süleyman Belkıs’ın tahtını tanınmaz hale sokar. Belkıs yanına geldiğinde Hz. Süleyman ona tahtını gösterir ve “senin tahtın böyle mi?” diye sorar. Burada amaç gücün ve ihtişamın simgesi olan tahtı tanınmaz hale getirerek kibir ve böbürlenmenin önüne geçmek, Belkıs ve halkını Hz. Süleyman’ın peygamberliğine ikna etmek ve sapık inançtan kurtarıp tek olan Allah’ın dinine yöneltmektir elbette. Ancak Belkıs ve Sebe halkının ileri gelenleri çok önceden Allah’a teslim olmuş ve iman etmişlerdir bile.
Hz. Süleyman ve Hüdhüd kıssası işte böyledir Sevgili Meyus Okur. Hayvanlara zerre saygısı olmayan sevgisiz canilerin aksine insanların kaderi, buna peygamberler da dahil, bazen hayvanların aracılığıyla değişir. Aslında bu yazıyı yazmak istememin sebebi benim de bir kuşun, bir çift kanadında çok farklı bir sevgiyi tatmış olmam ve merhameti öğrenmiş olmamdır. Bir hayvanın canının sorumluluğunu üstlenmiş biri olarak söyleyebilirim ki aynı dili konuşmadığın bir canlı tarafından sevilmek bu dünyada başınıza gelebilecek en güzel şeylerden biridir.
Bana kalırsa insanoğlu için en büyük nimetlerden biri de hayvanların varlığıdır. Elbette benim de görünce tüylerimin diken diken olduğu ürkütücü hayvanlar da var. Ancak biz, bir dünyayı paylaşan iki farklı canlı türüyüz ve biz, birbirimizin kaderiyiz. Bazen bir Hüdhüd , bazen bir Simurg, bazen bir Zümrüdüanka bazen de bir Hüma olur çıkar karşımıza kaderimiz. Önemli olan gelenin bilincinde olmak ve saygı duymaktır.
Başka yazılarda görüşmek üzere. Güzel kalın, bizimle kalın…