
Güzel günler dilerim Sevgili Meyus Okur.
Rüyalar alemine hoş geldiniz. Her gece kendimizi gönüllü olarak terk ettiğimiz şu güzeller güzeli bilinçsizliğin içinde kendi iç dünyamızı yansıttığımız bir zihin aynasıdır rüya…
Kelime anlamı görmek demektir. Türkçe karşılığı ise ‘düş’ tür.
Kimi zaman hiç bitmesin istediğimiz, gerçek olduğunu sandığımız binlerce güzellikler içindeyken kimi zaman da karanlığın da tonları olduğunu hatırladığımız ucu bucağı olmayan bir korkunun içine düşeriz rüyalarımızda.
Meseleyi iki açıdan ele alıp aydınlatmaya çalışmakta fayda var aslında. İlk önce psikoloji sahasından bakalım isterseniz.
Öncelikle uyku, psikoloji biliminde farklı bir bilinç türü olarak geçer. Uyanık olma halinin geçici olarak kesintiye uğraması esnasında, koku alma, duyma gibi uyaran etkenlere karşı duyarlılık azalır. İnsan ömrünün yaklaşık üçte biri ise uykuda geçer. Bana kalırsa fani dünya için oldukça dehşetli bir oran bu!
Uyku ve rüya üzerine yapılan yüzlerce deneyden sonra araştırmacılar (kim ya bu araştırmacılar sahi?)- neyse lafı bölüp dikkatimizi dağıtmayalım- araştırmacılar sekiz saatlik bir uyku süresince deneklerin göz bebeklerinin uykunun belli dönemlerinde hızlı hareket ettiğini saptamış ve bu döneme ‘RAPID EYE MOVEMENT’ (hızlı göz hareketleri) adını vermiştir ki bu da kısaca REM uykusu oluyor. Bu dönemin dışında kalan kısma da NONREM adı verilmiş.
Birbirini takip eden ve gittikçe zihinsel bir derinliğe gömülen dört NONREM uykusu döneminden sonra beşinci evre REM uykusu başlıyor ve sekiz saatlik uyku evreleri boyunca NONREM derinliğini yavaşça kaybederken denek uyanıklık bilinci haline geri dönüyor. Bu süre zarfında yaklaşık beş kez REM uykusu yaşanıyor.
Yani bizim- çok ta amiyane bir tabir olmasın hadi! döne döne ya da horlaya horlaya uyuyor diye tabir ettiğimiz o sekiz saatlik süreç içerisinde epeyce bilimsel gelişmeler yaşanıyormuş Sevgili Meyus Okur.
Uyandıktan sonra hatırlamaya devam ettiğimiz rüyaların çoğu ise REM evresinde görülürmüş. NONREM döneminde ise rüya az görülür ve hatırlaması da daha zor olurmuş.
Efendim bu işin bilimsel boyutunun şöyle genel hatlarıyla bir izah çalışmasıydı. Gelelim işin İslami bakış açısına…
Hz. Peygamberin (SAV) Kütübi Sitte’de geçen hadislerinden olan şu sözleri bu meseleye ilgisi olan kişilerin malumudur. “salih rüya peygamberliğin 46 cüzünden biridir.”(Buhari), “insanlar uykudadırlar, öldüklerinde uyanırlar.” , “uyku ölümün kardeşidir.”
Rüya meselesi İslam dininde önem arz edilmiş konulardan biridir. Öyle ki Hz. Yusuf kıssasının anlatıldığı Yusuf Suresi’nde peygamberin ve etrafındaki insanların gördüğü rüyalar ve tabirleri önemli bir kısmı kaplar ve Fetih Suresi’nde geçen “Andolsun ki Allah, peygamberinin rüyasını doğru çıkardı” ayeti şerifi yakın bir fethi müjdeler. Peygamberlere nübüvvet görevleri başlamadan önce bu ağır sorumluluğa hazırlamak amacıyla gösterilen rüyalar vardır.
İslam’da rüyalar üç kısma ayrılmıştır. Rahmani rüyalar, şeytani rüyalar ve nefsani rüyalar. Rahmani rüyalar, genellikle iki kısımda incelenir birincisi uyaran ve ikaz eden, ikincisi müjdeleyen ve taltif eden rüyalar.
Şeytani rüyalar, şeytanın üzüntü vermesi şeklindeki kabuslu rüyalardır ki, kimseye anlatılmaması ve tabii olarak da ciddiye alınmaması gerekir. Peygamber efendimiz (sav) “Rüyanı kimselere anlatma! Şeytanın, rüya yoluyla seninle eğlenmesine de fırsat verme!” (Müslim) diyerek bizleri uyarmıştır.
Nefsani rüyalar ise kişinin gün içinde meşgul olduğu ve zihnini kurcalayan meselelerin gece uyku halinde de karşısına çıkmasıdır. Mesela uzun yola çıkacağımız günün gecesinde rüyamızda sürekli olarak koşturup otobüsü kaçırmamaya çalışırız. Ya da işe gideceğimiz bir günün gecesinde patronun bize ağır bir iş verdiğini görürüz. Sınava gireceksek stres yaptıysak rüyamızda sınavdan çok kötü not aldığımızı görürüz.
Son söz olarak rüya; ne çok ehemmiyet verilmesi gereken ne de önemsenmeyip kulak ardı edilmesi gereken bir meseledir. Sonuç olarak yaşadığımız dünya burası ve burada yapıp ettiklerimizin ya da yapmadıklarımızın hesabını vereceğiz, rüyada ateş görmek bizi cehenneme sürüklemez ya da rüyada yemyeşil bahçeler görmek bizi cennetle müjdelemez. Belki de rüyalarımızda gördüğümüz imgeler ve yaşadığımız hadiseler bizi tek bir hakikate götürüyordur ve götürmelidir. O da ölmek bir son değil ancak ve ancak yeni bir hayatın başlangıcıdır. Düşünmek, anlamak ve inanmak duasıyla…
Bizimle kalın, güzel kalın, hoşça kalın.