
Evet, insan susarak da yalan söyleyebilir
Güzel günler dilerim Sevgili Meyus Okur
Mart ayının en soğuk dönemlerini yaşadığımız şu günlerde okuyup bitirdiğim Clarissa tahminimden daha fazla vaktimi aldı diyebilirim. Birinci Dünya Savaşı’nı Avusturya’lı bir genç kızın gözünden anlatmış Zweig.
Alışageldiğimiz Stefan Zweig kitaplarından farklı bir havası vardı. İntiharına az bir vakit kala yazmış olduğu bu kitabı bitirdiğinizde elbette yarım kaldığını ve aceleyle bir son yazıldığını anlıyorsunuz. Canına kıymasaydı bu kitap nasıl biterdi insan merak etmiyor değil!
“Eğer ciddiye alındığını fark ederse, nevrozlu bir hasta karşısında bitmişsiniz demektir.”
….
Başkarakterimiz Clarissa’nın hayatını üç parçaya bölebiliriz. Savaş öncesi dönemde manastırda kaldığı zamanlar, Yahudi doktor Silberstein’ın yanında çalıştığı zamanlar ve savaş dönemi.
Clarissa hayatının bazı dönemlerini hatırlamaya layık görmediği için ölü zamanlar olarak nitelendiriyor ki bu ölü zamanlar birbirinin aynısı olan günlerden ibaret. (bana çok tanıdık geldi bu ölü zamanlar)
“Basit insanlar” diye düşündü dünkü konuşmayı hatırlayarak. “Oradalar işte, tanınmayanlar. Bunlar bizleriz işte- yeryüzüne yayılmış sayısız varlık; basit, sakin hayatımız dışında hiçbir şey istemeyen bizler şurada, burada ve her yerde.”
….
Doktor Silberstein’in yanında çalıştığı vakitlerde bir seminere katılıp orada Fransız Leonard’a aşık oluyor, ancak bu çift savaş çıkınca ayrılmak zorunda kalıyor.
Savaş esnasında hemşirelik yapan Clarissa hamile olduğunu anlayınca kendi iç dünyasında büyük bir ikilem yaşıyor. Bu çocuğu dünyaya getirmekle getirmemek arasında gidip gelirken olaylar tam başka bir boyuta geçmeye başladığı sırada kitap bitiyor.
Her şey yarım kalıyor. Açıkçası ben kitap hakkında söylenecek çok şey bulamadım. Güzel miydi, yoksa değil miydi bilemiyorum. Ama okuduğum en iyi Zweig kitabı değildi sanırım. Sadece yarım kalmışlık hissi beni üzdü diyebilirim. Karakterlerin hiçbirine derin bir bakış atamadan onları anlayamadan kitap bitiyor.
Ne diyelim, Zweig’ın ruh halini en iyi yansıttığı kitap belki de budur.
Bizimle kalın, hoşça kalın…