Eleştiri

SÜPER KAHRAMAN ÇAĞI

Uçan pelerinler, ellerinden saf enerji çıkaranlar, büyücüler, layık olanlar, feda edilenler, düşenler, parmak şıklatanlar ve bolca origin hikayesi

Ahh ah… kim istemez ki etrafta ‘sixpack’ üstadı gibi dolaşıp, herkese umut saçan, taş gibi heriflerin ve ‘hot’ kelimesinin vücut bulmuş hali, üstüne olağanüstü bir yeteneğe sahip hatunların; gökyüzünde uçarak dans edip bizi dış tehlikelere karşı canları pahasına koruduğunu bilerek gece yataklarımızda huzur içinde uyumayı…

Ay yok! Ben istemem. Emniyet teşkilatı neyimize yetmiyor? Ama evet, süper kahraman filmlerine ben de bayılıyorum. Aslında benim süper kahraman filmleri maceram, DC’nin Christopher Nolan’ın ellerine bıraktığı karanlıklar prensi, en iyi dedektif, BATMAN’in film üçlemesi ile başladı. Her ne kadar Bruce Wayne’in hızlı gece hayatına ve etrafında, sürekli değişen hatunların varlığına –ki buna başrol kadın oyuncular da dahil- adapte olmakta zorlansakta üç filmi de art arda seyredip, ulan ne kadar boş bir hayatım var, ben şu İstanbul’u hiç kurtaramayacak mıyım? Benim de bir pelerinim olmayacak mı? diyerek hezeyanlara düştüğümü çok net hatırlıyorum.

Özellikle Heath Ledger’in efsane Joker yorumu ve Ra’s Al Ghul karakterine bayılmıştım. Ancak süper çocuklarla işim burada bitmemişti. Çünkü henüz MARVEL ile tanışmamıştım.

Ne zaman İron Man’i seyrettim ve dedim ki; “ulan ben bu herifi bir yerden tanıyorum.” Çünkü onun Sherlock Holmes olduğunu hatırladım ve ona hayran kaldım işte o zaman Marvel batağına düştüğümü anladım. Robert Downey Jr.’u kim sevmez ki? Onun kadar piç, onun kadar kibirli ve onun kadar harika olabilmek her insanın yapabileceği bir iş değil. Sıkı takipçilerin de bileceği üzere Marvel Sinematik Evreni, bu kendini beğenmiş, onun tabiri ile hayırsever, zengin ve playboy, Tony Stark ile başlar ardından koca yeşil devimiz HULK ile devam eder. Ardından Thor ve Captain America’nın da evrene dahil olmasıyla meşhur ilk Avengers filmi gelir. Bundan sonra Marvel’i tutabilene aşk olsun. Zaten tutmayın anasını satayım. Bırakın film yapsınlar. Filmleri izlerken kendi sefil hayatlarımız için bir kez daha üzülelim. Tamam tamam! Yine abartıyorum biliyorum ama elimde değil. Aslında size de sormak isterim sevgili Meyus Okur; bu filmleri izlerken siz de kendinizi benim gibi daha işe yaramaz ve aciz hissediyor musunuz? Güçsüz ve savunmasız!

Bu durum onlara olan hayranlığımızı daha da arttıyor değil mi? hatta sırf bu yüzden Hawkeye, Green Arrow, Batman, Black Widow, İron Man gibi karakterlere daha çok bağlanıyoruz. Çünkü onlar da bizim gibi sıradan ancak kendilerini geliştirmişler. Yani kendi aksiyonsuz hayatlarımızda var olması muhtemel kahramanlar, onları daha çok sahiplenmemiz normal bir durum elbette.

Öte yandan ben, Men of Steel namı diğer Superman’i hiç sevmem. DC ısrarla onun UMUT simgesi olduğunu söylese de bence Kal-el tamamen bir saçmalık. Bu karakter insanları umutsuzluğa sürüklüyor. Tıpkı Lex Luthor gibi beni de çıldırtıyor. Onun bu kadar güçlü olmasından ve bu kadar erdemli olmasından hoşlanmıyorum. Hiç hata yapmayan, çelişkiye düşmeyen, sorgulamayan ve sadece emirleri takip edip kendisinin her defasında patron olduğunu hissettiren bir karakterden kim hoşlanır ki? Açıkçası ben hoşlanmam. Tıpkı Captain America’dan da hoşlanmadığım gibi. Ancak Chris Evans’ın karizması yüzünden karaktere biraz sempati duyuyor olabilirim.

Aslında benim bu yazıyı yazma sebebim; son on yılda alıp başını giden bu fenomenin neden bu kadar çok tuttuğu sorusuna kendimce bir cevap aramaktı. ‘Süper Kahraman’ algısının nesi bu kadar çekici? Neden onları ağzımız sulanarak izliyor ve böylesine bir hayranlık duyuyoruz?

Herkes gibi ben de END GAME filminin vizyona girmesini merakla beklerken, bu konu hakkında biraz tartışmak istedim sanırım.

Ha bu arada çizgi roman meselesine hiç girmedim farkına vardıysanız. Çünkü benim çizgi romanlarla pek aram yoktur. Resimli şeyleri okumayı sevmiyorum. Sanki hayal gücümü kısıtlıyorlar. Ben sadece filmler hakkında konuşmak istedim. Ayrıca ‘çizgi roman okumadıysanız filmler hakkında yorum yapmayın bir zahmet’ kibrinden ve sohbetinden de içime gına geldi. Sanane kardeşim! Al çizgi romanını… ve uzaklaş lütfen.

Neyse konuyu dağıtmayalım. Sebebi her ne olursa olsun, ortada bir başarı var elbette. Her ne kadar DCEU beni hayal kırıklığına uğratsa da DC animasyon filmlerinin hakkını veriyor. Özellikle, Batman animasyonlarına bayılıyorum. Ancak sinemada gerçek bir başarı yakalayan Marvel benim göz bebeğimdir. MCU‘da son kez bir arada izleyeceğimiz orijinal altılının Thanos’u nasıl devireceğine dair benim de birkaç teorim var. Ancak kesin olarak bildiğim tek şey Russo kardeşlerin film bittiğinde bir damla gözyaşı dökmemiz için ellerinden gelen her şeyi yapacakları. Ne diyelim bizleri böylesine ekrana kilitlemeyi başaran sistemi tebrik eder ve bu yazıyı okuyan sizlere teşekkür ederim. Güzel günler Meyus Okur. Sakın kafaları ıskalamayın ve gece vakti sokakta, üzerinde duman tüten hareli ışıltılar görürseniz koşarak uzaklaşmak yerine bir göz atın bence. Kim bilir belki bir pelerin de sizi bekliyordur. 🙂

“SÜPER KAHRAMAN ÇAĞI” için bir yorum

Yorum bırakın