N, Nazan Bekiroğlu, Tarihi, Timaş Yayınları

Mücella:Nazan Bekiroğlu

Herkesin hayatı kitaplara konu olacak kadar kıymetlidir aslında… Her şey olabilecekken hiçbir şey olamayanlara gelsin

Bir iç geçirmek istiyorum Meyus Okur. Çünkü bu kadın benim ruhumu okuyor. Kelimelerimi çalıyor. Şaka şaka… ancak şundan eminim ki Nazan Bekiroğlu ve ben Kalu Bela’da tanışmış olmalıyız.

“O zaman, beni yazarsın. Şu Mücella teyzenin solan gülünü, gün görmediğini, içinde yazmaya değer bir şey olmayan kayda değmez ömrünü.”

Mücella’yı size nasıl anlatsam? Bir aşk romanı değil bu kitap. Bir bekleyişin romanı, sabrın, umudun ve sonunda her faninin başına gelen ölümün romanı.

Mücella, Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne geçen yarımadanın Trabzon şehrinde dünyaya gelmiş bir kız çocuğudur.  Babası daha o doğmadan ölmüş bu yüzden de –yazarın da belirttiği gibi- anasının rahminde donmuş kalmıştır. Çünkü babalar ölünce sevgili Meyus Okur; evlatlar, babalarının gittikleri yerde donup kalırlar.

Neyse… Mücella’nın bir de ağabeyi var. Ancak ağabeyi ondan bir hayli büyük ve karısını da alıp İstanbul’a gidiyor. Mücella ise annesi ile baş başa kalıyor. Annesi Neyyire Hanım ise Cumhuriyet ile gelen yeniliklere güvensiz biridir ve babasız kız çocuğu büyütmenin verdiği ağır sorumluluk hissiyle Mücella’yı kendi gölgesinde ve sınırında biraz da baskıyla büyütür.

“Şu Karayemiş’ten bir adım öteye geçmeyeceksin. Tamam mı?”

Her genç kız gibi gelin olmanın hayallerini kurar Mücella. Kendisiyle yaşıt kuzeni Filiz yanı başında serpilir, işe girer, çalışır, aşık olur, evlenir, çoluk çocuğa karışır. Ancak Mücella’nın kısmeti bir türlü gelmez. Filiz’in çocuklarına teyzelik yapar o da. Uzaktan akrabası Yusuf Ziya’ya hasta bakıcı olur. Yusuf Ziya’nın imkansız aşkı Suna’ya mektuplarını okuyup sevdanın nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalışır Mücella.

Suna,
Evleniyormuşsun.
....
Hamlet olsam sana bir çeyiz bela armağan ediyorum derdim.
Değilim.
....
Bu mektubun eline geçip geçmeyeceğini bile bilmiyorum.
Ama yazmaktan başka çaresi olmayan tüm yaşama kusurlu-
ları gibi ben de yazdıkça yazıyorum...

Günler aylara, aylar yıllara döner gider, genç kızlıktan ablalığa, ablalıktan teyzeliğe, teyzelikten ihtiyarlığa evrilen ömründe Mücella; hep yanında ki insanların hayatlarını izler.  Arka planda ise Türkiye’nin çalkantılı siyasi ve sosyal olayları işlenir.  İkinci dünya savaşı, yokluk, ekonomik kriz, Kore Harbi, Demokrat Parti dönemi, sağcılar, solcular derken Cumhuriyetin ilk elli yılı geçip gider. Mücella ise hep bekler. İzler. Ancak sorgulamaz. Yaşlı anacığı da devrilip gider bir gün. Koca evde tek başına kalır. Korku sarar tüm bedenini. Yarından korkar. Koca günü nasıl bitirecektir artık?

Tanık olduğu onca fırtınaya rağmen kendi hikayesi sessiz sedasız, olaysız, şaşırtmacasız sona ererken Mücella en fazla da zamanın ikiyüzlü olduğunu, koşması gereken yerde durduğunu, durması gerekirken koştuğunu anlarken, günler geçmişti.

Mücella, bendeniz Nazan Bekiroğlu sever’in ince ve can yakıcı bir hüzünle okuduğu bir kitaptır. Zira kendimden çok şey bulduğum, çoğu cümlenin içinde kaybolup gittiğim bir romandır.  Kitaplara ve yazmaya tutunup bizlere bu romanı armağan ettiğin için teşekkür ederim Pervin’in kızı Nazlı… güzel günler dilerim. 🙂


Yayın Tarihi2018-11-05
ISBN6050820416
Baskı Sayısı7. Baskı
DilTÜRKÇE
Sayfa Sayısı344
Cilt TipiKarton Kapak
Kağıt CinsiKitap Kağıdı
Boyut13.5 x 21 cm

Yorum bırakın