Fantastik, Felsefe-Düşünce, I-İ, roman, İHSAN OKTAY ANAR, İletişim Yayıncılık

PUSLU KITALAR ATLASI

“Sana izin veriyorum, git. Git ve benim göremediklerimi gör, benim dokunamadıklarıma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta, bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek. Dünyadan ve onun bin bir halinden korkma.”

Merhabalar sevgili Meyus okuru,

Her insanın günlük yaşamında stresten bunalıp nefes almak için araladığı bir penceresi vardır. Kitaplar benim için o pencere. Kitabın kapağını açtığım anda yüzüme temiz hava geliyormuş gibi hissediyorum. Ancak bazen o pencereyi aralamamıza bile fırsatımız olmuyor.

İhsan Oktay Anar’ın  “Puslu Kıtalar Atlası” böyle bir dönemde elime geçti. Coğrafyacı olduğumdan mütevellit kapağı ve adı bende fazlasıyla heyecan uyandırdı. Aynı heyecan ilk birkaç bölümde devam etti.

Başta ana karakterin, fiziksel olarak yolculuğa çıkmaktan çekindiği için astral seyahat ile dünyayı keşfedeceğini sandım ama sonra işin rengi değişti. Ana karakter olabileceğini düşündüğüm Uzun İhsan Efendi’nin oğlu olan Bünyamin, kitabın bir çok karakteri arasından ana karakter olarak merkeze oturdu.

“Yaşanılanlar, görülenler ve öğrenilenler ne kadar acı olursa olsun, macera insanoğlu için büyük bir nimetti. Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu Dünya’nın şahidi olmaktı.”

Kitapta geçen herkes  bambaşka bir noktadan başlayarak bir şekilde Bünyamin’in hikayesine katkı sağlarken, aynı zamanda onları o noktaya getiren şeylere de şahit olduk. Bu şekilde söyleyince biraz karışık geldiğinin farkındayım sevgili okur.

Giriş kısmını es geçersek asıl başlangıç, Bünyamin’in siyah bir madeni parayı ele geçirmesi ve bu parayı ne yapacağına karar vermeye çalışırken başından geçenleri ve karşılaştığı insanların başlarından geçenleri anlatıyor, gibi gözükse de,  temelde kitap “Düşünüyorum, o halde varım.” Diyen Descartes’in felsefesinden yola çıkmıştır. Descartes’in buradaki adı Rendekar’dır.

“Düşündüğüm için ben var değilim, sizler varsınız. Sizler benim zihnimdeki düşüncelerden ibaretsiniz.”

En başta bahsettiğim astral seyahat eden Uzun İhsan Efendi, etrafında gelişen olayların ve kişilerin kendi düşüncelerinin şekil bulmuş halleri olduğunu ve o onları düşünmeye devam ettikçe onların varlıklarının sürdürülebilir olduğundan bahseder. Bu düşüncelerini yazdığı kitabı da tahmin edebileceğiniz gibi Puslu Kıtalar Atlası’dır.

Hikayenin bu kısmı gayet  güzel ve verdiği hafif felsefik hava  hoşuma gitti. Kitabı kendi içinde bir çeşit çıkmaza sokan kısım kıyamet teorisinin olduğu yer.

Evet sevgili okur, kıyamet teorisi dedim.

Kurtuluşu anahtarı (en azından Ebrehe’ye göre), Bünyamin’in taşıdığı siyah madeni paradır. Herkesin deli gibi aradığı bu para ve kehanetler bir anda çok aceleye getirilmiş gibi hızla sonuca bağlanmaya çalışırken arada eksik kalan, nasıl yani bu kadar mıydı dedirten kısımlar olmuş.

“Benim için kutsal bir şey varsa o da bilgidir, gerek bu dünyanın gerekse öte dünyanın bilgisi.”

Açıkçası bu kitap en az iki kitaplık seri olabilecek malzemeye sahipti, İhsan Oktar Anar’ın yazımı da aynı şekilde akıcılığa sahipken kitabın yarısından sonra biri yazarın başına silah dayamışta bir an önce bitirmeye zorlamış gibi sevgili okur.

Kitabı beğendim diyemem ama beğenmedim dersem de yalan olur. Temel kurgusu ve mantığı gayet hoşuma gitti. Eğer felsefeye biraz merakınız varsa ve macera kitaplarından hoşlanıyorsanız. İnsanı boğmayan felsefik yaklaşımı ile bu kitap hoşunuza gidebilir sevgili okur.

Kitap ile ilgili düşüncelerinizi yorum kısmında bizimle paylaşmayı unutmayın. Kendinize iyi bakın…

XOXO


Adı:Puslu Kıtalar Atlası
Yazar:İhsan Oktay Anar
Baskı tarihi:Kasım 2015
Sayfa sayısı:238
Format:Karton kapak
ISBN:9789754704723
Kitabın türü: EdebiyatFantastik,
Yayınevi: İletişim Yayınları

Yorum bırakın