E, Epsilon Yayınevi, H, Helen BRYAN, roman

KIRLANGIÇLAR MANASTIRI

Engizisyon mahkemesi, koyun ağılına sinsice yaklaşan kurtlar gibi giderek yaklaşıyor ve çok yakında bize gelecek…”

Merhabalar sevgili Meyus okuru,

Kırlangıçlar manastırı, yazarı olan Helen Bryan’ın okuduğum ilk kitabıydı. Göreceli olarak başarılı bulduğum kitap ilgimi arkasında yazan tanıtım yazınsın da bulunan El Nino olayından bahsetmesiyle çekti.

Bir coğrafyacı olarak El Nino ve La Nina gibi olayla dikkatimi çeken şeyler, ancak sevgili okur bu kitabın El Nino ile çokta bir alakası yoktu. Aslında bahsettiği şey bambaşkaydı. Engizisyon İspanya’sından Endülüs’ten bahsetmekteydi.

Söz konusu rahibe manastırının gizli Yahudilerle Müslümanları koruduğunu ve rahibelerin dine aykırı fikirlere sahip oldukları, kötülükler ettikleri ve İnanç’a karşı olan birtakım işlerle iştigal ettikleri iddia edilir…”

Her şey 1552 yılında Endülüs döneminde manastır katibesinin bakış açısıyla başlıyor. Olaya bodoslama girdiği ve bir kargaşa ortamı olmasından dolayı sadece vakayiname ve kolyenin çok önemli olduğunu öğreniyoruz sonrasında kendimizi 1982de And dağlarında bir yetimhanede buluyoruz. Üstelik vakayiname ve kolye ile ortaya çıkan kız bebekle beraber.

Asıl olaylar bu kızın büyüyüp on dokuz yaşında bir yetişkin, hatta evlilik arifesinde olduğu sırada nişanlısının saldırısına uğraması ve kafasını dağıtmak için tez araştırması amacıyla İspanya’ya gitmesi ve orada yolunun sadece yaşlı rahibelerin olduğu manastıra düşmesi ile başlar.

Kutsal hafta sebebiyle bulundu kasabadan dışarıya bir türlü ulaşamaz üstelik çantasını çaldırdığı için pasaportu da yoktur. Kendisini kısıtlı İspanyolcası ile ifade etmeye çalışan Menina, polisin onu geçici olarak yerleştirdiği Kırlangıçlar Manastırı ile ilgili şeyler keşfetmeye başlar.

Olay örgüsü geçmiş ve günümüz arasında gidip gelirken bizde vakayinameyi yazan katibelerle bir yolculuğa çıkmaktayız. 1550 yıllarında manastıra yolu düşen bu rahibe adaylarının başlarından geçen dehşet verici olaylara şahit olurken engizisyon mahkemelerinin diğer dinlerden olan insanlara uyguladıkları baskıcı politikayı, insanların inançları, görünüşleri ya da aşkları uğruna çektikleri acıları görmekteyiz.

Sürekli “büyülü” sözleri tekrarlıyor, Yahudi Ölü Duası’nın onun bir şekilde anne ve babasını yanına gitmesini sağlayacağını düşünüyordu. Yüce Tanrım, şu anda rüzgar onların küllerini etrafa saçıyor!

Kale gibi korunaklı bir yapıya sahip olan manastır ayrıca İspanyol kraliçesinin de himayesi altında olmasından dolayı ekstra bir güvenliğe sahiptir ve yardıma ihtiyaç duyan her kadına kucak açmaktadır. Ancak dönemin kilisesi iyice şüphelendiği için manastıra gece baskını yapıp diğer dinlerden birilerin saklıyorlar mı diye kontrol etmeye kararlıydı.

Baş rahibe vakayiname ve ilk baş rahibeden yadigar kolyeyi korumak için bir grup rahibe adayını kiliseden gönderir ve bizde yaklaşık olarak üç nesil boyunca vakayiname ile beraber rahibe adaylarının başlarına gelenlere şahit oluruz.

Açıkçası kitabın Endülüs dönemi olan kısmı çok hoşuma gitti. Olay örgüsü olarak geçmişle ilgili olan kısmı daha fazlaydı. Günümüzle ilgili olan kısımlar ise havada kalmış bazı kısımlarıyla aceleye getirilmiş gibiydi.

Sanki yazar artık bitirmek için sabırsızlanmıştı. Halbuki kitabı istese en az iki yüz sayfa daha uzatabilir ya da  iki kitaplık mini bir seri yapabilirdi. Bunun için gerçekten yeterli doneye sahipti.

Bir ressamın imzasında 16. yüzyılda ki Avrupa’nın karanlık döneminin küçük bir kısmını sergileyen bu romanı size tavsiye ederim sevgili okur. Aşırı bayılarak okur musunuz bilemem ancak hoşunuza gidecek kısımlar bulacağınızı düşünüyorum.

Kitap ile ilgili düşüncelerinizi yorum kısmında bizimle paylaşmayı unutmayın. Kendinize iyi bakın…

XOXO


Çevirmen:Belgin Selen Haktanır
Yazar:Helen Bryan
Orijinal Adı:The Sisterhood
Yayınevi:Epsilon Yayınevi
Tür:Edebiyat, Roman
Sayfa Sayısı:416

Yorum bırakın